23 Eylül 2016 Cuma

Büyüyoruz..

Bu akşam diyor ki benimki, "anne bu akşam bebekkenki gibi yanımda uyusanaaa" sanki büyüyeli yıllar olmuş da anıları canlanmış gözünde, eski günleri anıyor hasbam.. 
Halbuki son bir yıldır neredeyse yattığı sıralarda yatağına oturmamıza bile izin vermez. Isıtıyormuşuz!!!  Soğuk yer arar kendileri uykuya dalana dek yatağın dört bir yanında. Bizim elimiz bile değmesinmiş o yüzden yatağına. 
Hele bakin bu da ispati;)) 
 
 
Ama bugün büyümüşüz de eskiyi özlemişiz ya, kendi yatağı bile değil, anne- baba yatağında birlikte uyuyacakmışız. İtiraz edilir mi şimdi buna. Atladim ben de yatağa. Belli ki özlemiş küçük adam anneyi. Anneyle uyku sohbetini..belki de anne kokusunu, anne sıcaklığını..Uyumamak için bir sorular, bir konular bulmalar falan. Kreşte o şunu yapmış, bu bunu yapmış demeler, arkadaşlarını çekiştirmeler;))   
Tabii gözler ufalmış iyice. Birkaç korsan hikayesinden sonra bizimki kıvrıldı yatağın bir köşesine. Anne doyamadı tabi seyire.. Bak bak nereye.. 
Hey sevgili anne, büyüyor bebeğin, zaman ne hızlı. İlk defa bugün bana şu cümleyi kurdurdu hayat, okuyanlar diyecek kız daha dur erken ama keşke hep çocuk kalsa..Sanki gelecek günlerin tasası sarmış şimdiden beni. En fazla elimi uzatsam sarılmak için..  Derdi arkadaşının oyuncağını paylaşmaması olsa... 
Tamam fazla abarttım, en iyisi gidip bi öpiyim sonra da yanına kıvrılıveriyim...
İyi geceler..

22 Haziran 2016 Çarşamba

Çocuk..

Canımsın çocuk..
Günümün günaydınısın, açan güneşi gibi günüme ışık katansın çocuk..
Her an elimden kayıverecek gibi sımsıkı tutarken uçurumun kenarına sırtım dönük durduğumsun çocuk...
Gülen gözüm, duyan kulağımsın çocuk..
Sen varsan dünya gözüme aydınlık, yokluğun işitmezlikten beter çocuk
Gül bahçesindeki nadide güllerin kokusunu alan burnumdaki hazsın çocuk..
Yüreğimde atan kalbin sesisin çocuk..
O ses olmasa ne yürek kalır ben de ne de beden çocuk...

10 Haziran 2016 Cuma

Ah bu anneler...

Şu detayı unutmayalım gençler.. Anneler çocuklarını yanlarındayken bile özlerler. Hoo abartma demeyin. Az önce yaşadığım duygu bu. Yanıbaşımda yanakları yastığına uygun şekil almış, gözbebekleri uykuya daldığını gösterir biçimde göz kapaklarının ardında kımıldarken, bir günü daha gece etmenin yorgunluğunda özlüyorum bebeğimi. Koşturmacanın içinde akşamı etmişiz, günün bitimine saatler kala buluşmuşuz, azıcık sarmaş dolaş olalım, oynaşalım, kıkırdayalım derken bir bakmışız ki vakit onun için uyku vakti olmuş. İki kitap okumuşuz, geyiğimizi de yapmışız. Demiş ki benimki "annecim sen de çok yoruldun, sen de yanımda yat şimdi, birlikte uyuyalım." Kıramamış anneceğzi. Uzanmış yanına. Annesi okşarken pamuktan yumuşak saçlarını, hemen de huzurla uykuya dalmış. Annesi de onu seyre dalmış.
 Sonra anne kalkmış, odadan çıkmadan fotoğraflarına bakakalmış. O fotoğrafı çekeceğim derken gözleriyle şahit olamadığı o neşe dolu gözleri kıskanmış..Yerdeki oyuncakları toplarken ısrarla dokunulmasını istemediği oyununa bakakalmış. O minik ellerin nasıl da hevesle oyun kurduğuna, bir oyuncağın bile yerinin oyundaki önemini vurgulayışına, oyunu nasıl da ciddiye alışına hayran kalmış. 
Yatağının kenarında kendi yöntemlerince istiflediği çamaşırlar ayrı bir özlem oluşturmuş bugün yine. Önceleri sadece yemek lekeleri nedeniyle yıkanan çamaşırlarının nasıl sokakta, kreşte oynarken kirlendiğine, lekelendiğine şaşırmış kalmış. 
Mutfakta tezgahtaki bulaşıklar şaşırtmış sonra da. Önceleri tezgahı görmeden kendilerini makinede bulan bulaşıklar yokmuş bi kere. Sayıca miktarları artarken , makineye girmek için sıraya girmeleri bile gerekiyormuş artık. Makineye koyduğu o minik çatalların, kaşıkların ardından bakakalmış..
  İşte en sonunda da evin annesi yastığına başını koyarken özlemle geçen bir günü daha sağlıkla noktaladığı için huzurla uykuya dalmış...







8 Mayıs 2016 Pazar

Iyi ki Anneler Günü Var

Annelerin her gün kıymeti bilinmeli, her gün aranmalı, sevildikleri dile getirilmeli tabiki. Ama gündelik hayat bizi öyle telaşlara sokuyor ki annemizi kimi günler arayamayacak kadar yoğun hissediyoruz. Ee hal böyle olunca içimizde birikiyor sevgi cümleleri, sarılma, koklama ihtiyaçları, yanında kendimizi kuzu hissetme özlemi.. Bugünü de haftalar öncesinden duyuruyorlar zaten biz unutsak da reklam firmaları, tvler vs.. Bizler de ona göre plan program yapıyoruz canından can aldığımız annelerimizin bu özel gününde özel hissettirmek için. Kötü mü oluyor, bence asla. Hatta anneler haftası plsa bile olur derim ben. 
Amaç hediyelere boğmak mı o gün onları, elbette değil. Yüzündeki mutluluğu görmek, her gün kuramadığın cümleleri dizlerine dayanıp söylemek bile kafii. Hatta benim gibi  aşağı-yukarı 600 km uzaklıktaki annemi görüntülü arayıp oğlumla beraber kutlama cümleleriyle mutlu etmek bile kafi. Sen nereden biliyosun kafi olduğunu demeyin. Annemin bana bakışı farklıdır. Ben onun yüzünü görmesem bile hissederim. O yine öyle baktı bana. Bakışını yüreğimde hissettim. Buluşup da sarılacağımız günü daha bir çabuk gelsin istedim. 
Aslında bu yazı benim anneme yazıldı.  O şimdi bu yazıyı okurken hemen duygulanır, o yüzden melankoliye vurmayacağım daha fazla. 
Anneler günün kutlu olsun canım annem. Geldiğinde dizlerine yatıp çocuk olacağım günlerin ipini çekiyorum. Anneliğin sırları varmış, sende gördüm, tecrübe ediyorum. Daha çok şey de öğrenmem gerekli. Gel de bir zahmet yine bilginle, deneyiminle beni bilgilendir. O güzel ellerini öpüyorum..


 



23 Nisan 2016 Cumartesi

Evde 3 Yaş Etkinlikleri

3 yaşına girmiş çocuğunuz artık oyun çağındadır. Canı hangi oyunu kiminle oynamak isterse onu yapar. An gelir dakikalarca kendi kendine oynar, an gelir bir oyun arkadaşı seçer, oyununa layık gördüğü içindir yanlış anlaşılmasın, öyle herkes oyun arkadaşı olamaz. Günün birinde oynadığınız bir oyunda keyfini kaçırdıysanız, tekrar gözüne girmek için epeyce çabalamalısınız. Diyeceğim o ki, 3 yaş çocuğu için oyun herşeydir. Oynarken küçüğünüzü mutlu etmeyi becerebilmelisiniz ebeveyn olarak. Çünkü en çok sizinle oyun oynamayı sever o. Ne kadar çok yaşıtı arkadaşı olursa olsun, siz farklısınız. 
Çalışan anne olmanın dezavantajlı yanlarından en birincisi 3 yaş döneminde oyun arkadaşlığı keyfini koca gün içine yaymaktan ziyade saatlere sığdırmak zorunda kalmanız oluyor. Öyle ki çoğu zaman akşam iş çıkışı eve girdiğinizde kıyafetinizi değiştirme fırsatını bile zor bulduğunuz anlar çok oluyor. Tüm gün kreşte arkadaşlarıyla doyasıya oynasa da akşam olunca sizinle oyun oynayarak bir yandan da size doymak istiyor. 
O halde doyasıya oynamanın tadını çıkarmaya bakıyorsunuz siz de. 
İşte bu noktada da biraz yaratıcı olmak gerekiyor. Yaratıcılığın sınırlarını zorladığınız anlarda da bu konuda deneyimli kişilerden, yazılı çizili kaynaklardan yardım almak gerekiyor. Biz de öyle yapıyor, interneti, kitapları, sevdiğimiz bloggerları takip ediyoruz. Yardımcı olsun diye de bloğumuzda yazıp   paylaşıyoruz. 
Ee hadi o zaman neler yapıyoruz, yazalım. 

Mesela, 


Boncuklar ve ip aldık bujiteriden, kolyeler yapıyoruz annemize, öğretmenimize, arkadaşlarımıza.






Pipetleri kesip küçük balık yaptık. Köpekbalığı yemesin diye süzgeçle topluyoruz.





Anneler için herşey ilerisi için hatıra olsun diye saklanır;)) 
Pc de ilk word belgemizi yazdık, kaydettik. Bilgisayarın sadece video izlemek için kullanılmadığını gören küçük adam bayağı eğlendi bu etkinlik sırasında.  ( oyuncu anne sağolsun.) 






Pipeti bugün üflemek için kullandık. Suya biraz bulaşık deterjanı katıp köpürttük. Bu da çok şaşırttı ufaklığımı.;)






Parmak boyası en sevdiklerimizden, parmaklarla boyanması ayrı bir keyifli..


Bir kaba su doldurup içine sevimli oyuncaklarımızı attık. Donunca çıkarıp buzun erimesini bekledik. Dayanamayıp sıcak su döktük..;)



Çadır kurduk, kamp da yapıyoruz. 

Eğleniyor muyuz, evet sanki, en azından birbirimize doyuyoruz..

Size de iyi eğlenceler diliyoruz..;)



23 Nisan..Ne Güzel Bir Gün


Bugün Çanakkale de tadına doyulmaz bir 23 Nisan günü yaşadık. İtiraf etmeliyim ki hayatımın en güzel 23 Nisan ını bugün yaşadım, buna çocukluk yıllarım da dahil. 
Şehrin her yanında çocuklar için düzenlenmiş organizasyonlar yapılmıştı bir kere. Klasik bir çelenk koyma töreninin ardından başlayan şiirli, kompozisyonlu törenlerden apayrıydı. Bir kere şehrin bir noktasında değildi etkinliklerin tümü. Farklı semtlerde, belediyelerin düzenlediği etkinlikler, derneklerin organizasyonları, çocuk kulüplerinin, kreşlerin, ana sınıfı öğrencilerinin etkinlikleri.. Uğradığımız her durak çocuklar için özel olarak dizayn edilmişti bugün. 
Her çocuk ilgi alanına giren etkinlik köşesinde eğleniyordu. Kimisi bir spor kulübünün aktivitesine katılmış, düzenlenen parkurlarda hoplayıp zıplıyordu. Kimisi almış eline davulu, darbukayı, zurnayı ritm tutmaya çalışıyordu. Kimisi de boyalar eşliğinde kağıda hayal gücünü yansıtıyordu. 
Bütün çocuklarda ortak olan tek duygu vardı. Mutluluk..
Çocuklar gülsün ki bu ülke de gelecekte gülsün. 
Çocuklar gülsün ki bu bayramların anlamı hiç yitip gitmesin. Asırlar boyu devam etsin..

Bizim küçük adamımız da  bugün,   
3,5 yaşında ilk anlamlı 23 Nisan coşkusunu yaşadı. 

Kreşimizin düzenlediği etkinlikte arkadaşlarıyla birlikte yaptıkları sanatsal çalışmaları gördü. Bizlerle paylaştı. 





Güzel öğretmeniyle hatıra fotoğrafı çektirdi.







Davul, darbuka sevdalısı olarak bir müzik kulübünün düzenlediği etkinlik öncesi, sahneye yerleştirdiği darbukalardan birini kaptığı gibi çalmaya başladı.


Biraz da sanatsal çalışmalarla meşgul olundu.


İsimlerini ağzından düşürmediği arkadaşlarıyla gemide eğlendi.


Bu da muhteşem Solotürk gösterisinden bir kare. İzlemeye doyulmaz bir gösteriydi. Küçük adam f16 nın sesinden biraz fazla ürktü, izleyemedi.



Günün anısına bir hatıra da bu karede..




Gezmekten yorulan bizlerin son selfiesi de dededen geldi;)

Belki çok klişe ama yürekten gelen sözleri içte tutmaya da gerek yok..
Atam sen nur içinde yat.. Geleceği, gençleri, çocukları bu kadar düşünüp önemsediğin için, bize bugünleri yaşattığın için, yüksek zekan ve geniş ufkun sayesinde bu güzel ülkeye Cumhuriyeti getirdiğin ve biz Türk leri bağımsızlığa kavuşturduğun için nur içinde yat. Sana yazılacak sözler bitmez, tükenmez.. Kurduğun bu devlet, bayramını armağan ettiğin gençler sayesinde ilelebet payidar kalacaktır.. Buna gönülden inanıyorum..
      Ne Mutlu TÜrk'üm Diyene!!!!...
















23 Mart 2016 Çarşamba

Yumoş 'un Doğum Günü Partisine Buyrun

Geçen akşam evimizin en küçük üyesi Yumoş un doğum günü kutlamasını yaptık oğluşla. Öncesinde hummalı bir çalışmayla partiye hazırlık yaptık. Ee kolay değil, pastasıydı, kostümüydü, hediyesiydi derken epey zaman harcadık. Değdi de doğrusu. Akabinde hatıra fotoğrafımızı da çektik, dağıldık. 

Gelelim partinin detaylarına..
Öncelikle Yumoş a en sevdiği pastayı!! En çikolatalısından ve süslüsünden yaptık. 


    İşte hazır....


Sonrasında isr Yumoş umuzun kostümünü hazırladık.


Başındaki taç ise Yumoş un hediyesi oldu..



Sıra mumu yakıp üflemeye geldi.
Öndeki parçalar ise Yumoş a özel kurabiyelerimiz..



Bu da günün anlam ve öneminin anısına çektiğimiz fotoğrafımız..


Bu fotoğraf da keyifli geçen dakikaların ardından ağız tatlaması kekimiz..( Zeliha Teyzemizin ellerine sağlık )


11 Mart 2016 Cuma

Hadi Bize Geçmiş Olsun..

Büyüyoruz, ayları yılları geçiriyoruz, büyürken de maceralarla dolu anıları da biriktiriyoruz tabii.. 
Şimdi bu da ilerisi için bir anı olarak defterimize eklensin istiyorum. Geçmişte kaldığı için de tebessümle bahsediyorum.
Benim küçük adamım bir süredir öksürükle mücadele edip duruyordu. Gittiğimiz doktorlar da her seferinde iltihabı geçirmeye yönelik antibiyotik tedavisi veriyorlardı. Üzülerek de olsa kullanmak durumundaydık. Kullandık kullanmasına ama neyi kullandıysak da öksürüğe çözüm bulamadık. 
Bir akşam oğlumuzun uyuduğu saatlerde odasındaki nefesinin kokusu olaya farklı açıdan bakmak için bir miyat oldu sanki eşimle benim için. Yeni nesil teknoloji aracılığıyla hemen ufak çaplı web araştırması yaptık. Bir de kbb uzmanı görsün istedik evladımızı. İyi ki de demişiz. 
 Daha önce gittiğimiz çocuk doktorları uzmanlık alanlarına girmediğinden olsa gerek, oğlumuzun öksürüğünün, ağız kokusunun, boğaz enfeksiyonunun sebebini görememişler. Kbb uzmanı doktorumuz oğlumuzu muayene ettikten sonra hemen teşhisi koyabildi ve zaman kaybetmeden tedavi sürecine başladık. Yukarıda saydığım rahatsızlıklarımızın tek bir sebebi varmış. O da oğlumuzun geniz etinin olması gerekenden büyük olmasıymış. 
Önce kısa süreli bir antibiyotik tedavisi uygulandı. Kullandığımız antibiyotik iltihapları yeterince gideremeyince geriye tek çözüm yolu kalıyordu. O da ameliyat. Bir hafta kadar düşündük eşimle, 3 yaş civarındaki miniğimizin bıçak altına yatacak olması ürküttü haliyle bizi. Ancak her gece öksürerek uyanan, burnu sürekli akan, nefesş sürekli kokan oğlumuzu gördükçe başka çare olmadığına kendimizi de inandırdık. 
10 Mart perşembe günü saat 10:00 için doktorumuzdan randevumuzu aldık. 
Ameliyat günü erken saatte hastanedeydik. Son kontroller yapıldı ve saatimiz geldi. Oğlumuza ameliyatı her ne kadar önceden izah etmiş olsak da gerildi tabi sürekli hemşirelerle, doktorlarla birarada olunca. Anestezi uzmanının verdiği narkozun etkisiyle oğlumun bir anda sesi kesilince, karşımdaki görüntü yüreğimi sızlattı doğrusu.
Doktorumuzun tıpkı anlattığı gibi toplamda 45 dk sürdü operasyon. Buna hastanın bayıltılması, ayıtılması dahil elbette. Doktorumuz 15 dk içinde ameliyathaneden çıkıp ameliyatın başarılı geçtiği bilgisini vermişti. İçimiz rahat bir şekilde oğlumuzun odasına çıkarılmasını bekledik. Ameliyathaneden çıkarken ayılmaya çalışıyordu. Girmeden önce söylediği son cümlelerini tekrarlıyordu. 
Ayılıp kendine gelmesi neredeyse 1 saat sürdü. O süre içinde anne babası olarak biz ve bizi bu günümüzde yalnız bırakmayan düşünceli arkadaşlarımız totalde 4 kişi zor zaptettik Barbaros'u. Narkoz nasıl bir uyuşturucu maddeyse, vücudu terketmesi epeyce zor oldu. 
Zorlu geçen o bir saatlik süreden sonra uzun düre direnen vücudu yenik düştü küçük adamımızın ve 1,5 saat kadar uyudu. 
Uyandığında ilk cümlesi artık hastaneden çıkmak istediği oldu. İlk yemeği ılık bir çorbaydı. Saat 4 civarıydı ki doktorumuz kontrole geldi son kez. Artık taburcu olabileceğimizi söyledi. Babamız çıkış işlemlerini yaptıktan sonra mutlu bir şekilde hastaneden ayrıldık. 
Barbaros o günü ve sonraki günleri sanki hiç operasyon geçirmemiş gibi geçirdi. Öksürüğü, ağız kokusu ve burun akıntısı geçti.
Şimdi eskisinden çok daha iyi. Allah amansız hastalık vermesin, sağlık 3 yaşında da 73 yaşında da en önemli şey yaşayan her canlı için. Kıymetini bilerek yaşamak lazım.
Herkese sağlık dolu günler diliyorum..  




23 Şubat 2016 Salı

Kim demiş bir maymun araba süremez diye..

  Maymun o arabayı sürer, kasislerden geçerken frene basar, yavaşlar, benzin almak için benzinciye gider, el frenini çeker. Evine gitmek için tüm trafik kurallarına uyar. Asla kırmızı ışık yanmadan geçmez. Yayalara yol verir. Arabasını illa da otoparka park eder. Yolda arkadaşı minik ayıcığı yalnız görünce onu da arabasına alır, annesine götürür. Annesinin onu merak edebileceğini, tek başına bilmediği yollarda gezerse kaybolabileceğini de yol boyunca minik ayıcığa anlatır.

  Hayal gücünün sınırsızca kullanıldığı dönemlerden birincisi erken çocukluk dönemi. Her sıradan oyunu renklendirecek bir parça yaratıcı obje buluyoruz. Bu belki bir kalem oluyor, belki de bir pofuduk terlik.
 Sıradan bir araba yarışını bile heyecanlı bir müsabakaya dönüştürebiliyoruz ya da arabalarımıza küçük adamlarımızı koyup onları daha önce seyahat ettiğimiz şehirlerde gezdirebiliyoruz. 
 Tv de, çizgi filmde izlediğimiz bir bölümü ev ahalisini kullanarak canlandırabiliyoruz.
  Birbiriyle bağlantısız resimlerin arasında bağlantı kurabilecek hayal gücünü de kazanmışız demek bu zamana kadar. 
Resimlere bakarak hikaye uydurmada kapıştığımız da bir gerçek;) 
  Bu hayal gücü bazen de biz büyüklerin göremediği objelere dönüşüveriyor. 
Odasına gitmek istediğinde bunu illa ki bizimle birlikte yapmak istiyorsa anlıyoruz ki karanlık artık daha gizemli oğlumuz için.  
Sabahları tan yeri ağarmadan kalktıysa eğer, güneşin evi aydınlatamadığı o loş ortamda odasından odamıza yürüyeceği kısacık mesafeyi neredeyse depar atarak  katediyor. 
Korkunç kelimesi hem esrarengiz hem de ürkütücü geliyor. Çoğu zaman uyku öncesi masallarının biraz korkunçluk içeren cinsten olmasını istiyor. Ama illa da söylüyor; biraz korkunç!!!..Sonra da ekliyor bazen," korkunçlar komik olur dimiiii." Evet korkunçlar tabiki de komik, mesela dinozorlar, mesela canavarlar, bizi hep güldürüyorlar çizgi filmlerde. 
  Tuhaf dönem bu erken çocukluk dönemi. Bebeklikten çıkan bir yeni yetmenin kişilik mücadelesi dönemi. Sadece bebeklik dönemi ebeveynliği yapmış bir kişinin kıyaslayabileceği başka dönem olmadığından mıdır bilemiyorum ama sanki bebeklik dönemi yanında biraz hafif kalıyor gibi.. 




10 Şubat 2016 Çarşamba

Nedeeeen;((

Kitap okuma saatindeyiz. Hikayenin birinde özetle ciftlik sahibi adam kaz besliyor. Fazla fazla yem veriyor ki sismanlasin. Sonrasinda da misafir gelince kesip yiyecekler. 
Nedeeen?:((( diye bir tepki geliyor bizimkinden. Yazik degil mi kaza. Biz alalim o kazi, kesmesin. Vicdanli cocuk yetistirdigimi hissettigim anlardan birini yasadim. Cok sukur, daha cok guzel gunler gorelim insallah..

14 Ocak 2016 Perşembe

Aldığım En Güzel İltifat..

  


"Annecim Allah seni ne güzel yapmış." 

Üzerine söylenecek söz var mı ki? 
Ben bulamadım..