Derken kahvaltı faslı bir saate yakın sürüyor. Tam tatil modu işte.. Çocuklar da ağzının tadını biliyor.
Annenin de sabahları en keyif alarak sorduğu soru ' kahvaltıda ne yemek istersin bugün? ' oluyor. Köy yumurtasıyla yapılan omlet mi, içine süt kattığım için sevdiğim pankek mi, yoksa rafadan yumurta mı bir Türk annesi olarak beni ve dolayısıyla oğlumu daha iyi doyuruyor, tam kararımı veremedim. İstemediğim tek cümle ise bu seçeneklerden birini seçmemesi oluyor.
Kahvaltı muhabbetimiz de hep günün planı üzerine kurulu. Acaba kahvaltı sonrası ne yapsak? Dışarı çıkmayacaksak kimle oyun oynanacak? ( tabi anneden sonra) Beni sıkılınca azad ediyor zaten. Apartmanın bahçesinde gölgede oynamak şartıyla oynamak güne güzel başlamak için neredeyse şart bu aralar. Sonra anne de hazır olunca deniz- kum- güneş üçlüsü en iyi fikir. Plaja gitmemiz arabayla 10 dk mızı alıyor. Şezlongumuza yerleşip güneş kremlerine bulanmamız dakikalar sürüyor. Sonra da en sevilen an. Cumburlop deniz. Deniz çok sığ. Metrelerce gitsek bile Barbaros un boyunu geçmiyor. Yalnız yüzdüğü, oynadığı zamanlarda bile içim rahat. Sığlığı nedeniyle bir çok çocuklu ailenin de talep ettiği bir plaj bizimkisi. Bazen oyun arkadaşları da ediniyor.
Akşam olup da eve gelmemiz neredeyse gün batımı. Ben yemekleri hazırlarken yine bahçede tatil çocuğu. Bizde boşa geçen an yok anlayacağınız. Oğlum çok kıymet veriyor dakikliğe😁 Eğer ki eve geldiğinde yemek tabağında hazır olmasın.. tartışmak için yaratılmış küçük adam, dışarıdaki eğlencesinden çaldığımız zamanın hesabını soracak kadar ince hesaplar yapabiliyor! ☺️ Neyse ki dikkatleri hala çabuk dağılıyor. Konuyu değiştiriverince unutulup gidiyor tartışma konusu..
Sonra uyku öncesi oyunları saati başlıyor. Yine şanslı kişi ( ki genelde anne yine!!) oyun alanına davet ediliyor. Oyun kurma işinde yaratıcı olduğumdan zaar😂 yarım saat süren oyun faslını, piknik saati takip ediyor. Piknikte anne- baba çay yudumlarken Barbaros da çerezini, meyvesini yiyor. O esnada da sohbet ediliyor, geyikler yapılıyor😄
En zor an, uyku saatini söyleme anı. Zaten yorgunluktan bitap düşen 4 yaş çocuğu, yaşının gerektirdiği şımarmaları, nazlanmaları en çok bu anlarda deniyor. Zor bela ikna edildikten sonra yatağa yatırılan çocuktan 5 dk sonra çıt çıkmıyor. Bayılmış halde uyurken seyretmesi nefis. Çocukluk yorulduğunu anlamadan yaşamak değil mi! Masum suratı öpmeye doyamıyoruz anne- baba ikimiz. Sanırım o anlar bize ayrı bir huzur veriyor..