Hayal gücünün sınırsızca kullanıldığı dönemlerden birincisi erken çocukluk dönemi. Her sıradan oyunu renklendirecek bir parça yaratıcı obje buluyoruz. Bu belki bir kalem oluyor, belki de bir pofuduk terlik.
Sıradan bir araba yarışını bile heyecanlı bir müsabakaya dönüştürebiliyoruz ya da arabalarımıza küçük adamlarımızı koyup onları daha önce seyahat ettiğimiz şehirlerde gezdirebiliyoruz.
Tv de, çizgi filmde izlediğimiz bir bölümü ev ahalisini kullanarak canlandırabiliyoruz.
Birbiriyle bağlantısız resimlerin arasında bağlantı kurabilecek hayal gücünü de kazanmışız demek bu zamana kadar.
Resimlere bakarak hikaye uydurmada kapıştığımız da bir gerçek;)
Bu hayal gücü bazen de biz büyüklerin göremediği objelere dönüşüveriyor.
Odasına gitmek istediğinde bunu illa ki bizimle birlikte yapmak istiyorsa anlıyoruz ki karanlık artık daha gizemli oğlumuz için.
Sabahları tan yeri ağarmadan kalktıysa eğer, güneşin evi aydınlatamadığı o loş ortamda odasından odamıza yürüyeceği kısacık mesafeyi neredeyse depar atarak katediyor.
Korkunç kelimesi hem esrarengiz hem de ürkütücü geliyor. Çoğu zaman uyku öncesi masallarının biraz korkunçluk içeren cinsten olmasını istiyor. Ama illa da söylüyor; biraz korkunç!!!..Sonra da ekliyor bazen," korkunçlar komik olur dimiiii." Evet korkunçlar tabiki de komik, mesela dinozorlar, mesela canavarlar, bizi hep güldürüyorlar çizgi filmlerde.
Tuhaf dönem bu erken çocukluk dönemi. Bebeklikten çıkan bir yeni yetmenin kişilik mücadelesi dönemi. Sadece bebeklik dönemi ebeveynliği yapmış bir kişinin kıyaslayabileceği başka dönem olmadığından mıdır bilemiyorum ama sanki bebeklik dönemi yanında biraz hafif kalıyor gibi..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder