31 Mart 2013 Pazar

Onu da Bunu da Şunu da.. İSTİYORUM..



     Hem iyi bir anne hem iyi bir eş hem de iyi bir arkadaş, iyi bir evlat, iyi bir öğretmen vs.. hepsi aynı anda nasıl olur onu düşünüyorum şu gün şu saatte. Acaba hepsi bir arada nasıl mutlu mesut gider? Hepsi için aynı maske yeterli mi, yoksa her biri için tek tek ayrı ayrı tasarımlar mı gerekli bilemedim. Belki bana çok komplike geliyor bu düşündüğüm şeyler. Bilmiyorum kimisine göre ufacık tefecik ama ben yoluna koymalıyım bir an evvel...
     Anne olduktan sonra başladı bendeki her şeye yetebilme telaşı. Önceden aklımın ucuna getirmediğim şeyleri şimdi merak edip uygulama telaşına düştüm. Her konuda üretkendir insanoğlu diyerek bunu ispatlama isteği midir bilinçaltımda yatan bilemedim.
    Neyse demek istediğim bir yandan haftada bilmem kaç saat matematik anlatmak, evde bebekle ilgilenmek, iş yapmak, arada resim yapmak, blog yazarlığı yapmak, spor yapmak ve artısını da istemek.. 24 saatin içinde başka şeylere de yer açmak istemek. Doyumsuzluktan mı yoksa başka psikolojik sebepleri mi var onu bilmiyorum ama istiyorum. Onu da bunu da şunu da..:)
    Bu ara tek yapamadığım şey sanırım kitap okumak. Hedefim o yönde de birkaç adım atmak bu ara.
'' Ejderha Dövmeli Kız '' Bekle beni, sayfa sayın gözümü korkutsa da okuyacağım seni :))

30 Mart 2013 Cumartesi

Sahilde Gezmenin Tadı da Başka..

     Bir de hava güzelse, baharı müjdeleyen sıcaklıklar yükseldiyse, ağaçlar yeşermeye başladıysa, üzerinden kalın kalın kazakları, montları atabildinse..
     Sahilin tadını bir de biz çıkaralım dedik bu güzel cumartesi gününde. Barbaros' un şartlarını da hazır ettik ki mümkün olduğunca uzun kalalım dışarıda. Uykusunu aldı, karnı tok ve altı da kuruydu. Biz de giyindik, kuşandık binbir hevesle. Hoop diye iniverdik 5dk aşağımızdaki sahile. Bizim minik canavar pek sevmiyor pusette gezmeyi. Yine de deneyelim dedik.İyi ki de denemişiz. Bir 15 dk pusette gezdirneyi başardık. Bu bile büyük başarı şahsım adına.
    Sonra bizim tatlı oğluş kucağımza gelmek istedi. Aldık kucağa. Böyle de bir 15 dk idare ettik. Sonra paşamız ondan da sıkılınca anladık ki sahil turumuz sonlanmak üzere. Adımlarımız büyüdü ve serileşti. Evin yolunu tuttuk.
    Yarım saat de olsa güneş ışığını tenimize değdirdik. Oğlumuza de-vit hariç büyümesini destekleyici bir takviye yapmış olduk. Temiz havayı ciğerlerimize çektik.
     Ve en önemlisi ailece mutlu bir yarım saati de dışarıda geçirmiş olduk.
Var mı daha ötesi..

    

29 Mart 2013 Cuma

Düşündüm de Biz Kadınlar Erkeklerden Şanslıyız

     Hep düşünmüşüzdür veya ilgili cümleler duymuşuzdur değil mi hangimiz daha şanslı diye.
Ben anne olunca kesin kararımı verdim ki biz kadınlar acayip şanslıyız. Çünkü anne olabiliyoruz. Doğurganlık özelliğimiz olduğu için değil bu cümlem. Dünyaya annelik vasıflarıyla gelebildiğimiz, doğurmasak bile annelik bilgeliğine sahip olduğumuz için.
    Emzirmenin inanılmaz doyumunu yaşadığımız için. Acıktıklarında doyurabilecek enfes yiyeceğe sahip olduğumuz için.
    Bebeklerimiz her anlarında en çok yanlarında bizi istedikleri için. En çok bize bakan gözleri güldüğü için.
    Herşeyin ilkini hep bize tattırdıkları için. İlk kelimelerini bize bize söyledikleri için. İlk dişlerini bize gösterdikleri için. İlk gülüşlerine, ilk emeklemelerine, ilk yürüyüşlerine şahit olduğumuz için.
Bunları yazarken aklıma annem geldi. Onun beni ne kadar çok sevdiği geldi. Şimdi daha iyi anladım o hep telaşlı, meraklı bakışların altında yatan duygusallığı. Ses tonumdan ruh halimi anlayan müneccim kulaklarını. Bir bakışta neyim var anlayan dikkatli bakışlarını. Burada hazır fırsatını bulmuşken sesleneyim.
      Anneciğim, canım benim Seni Çok Seviyorum.

Bebişlerİ Buluşturduk ve 2 Yaş Sendromuna Şahit Olduk

 
 2 gün evvel uzun zamandır görüşemediğim yakın dostum Maviş misafirliğe geldi. Yanında da güzeller güzeli kızı Asya. Oğlum pek bir şey anlamadı bu buluşmadan işin açıkcası ama benim, arkadaşım ve Asya için çok anlamlı bir gün oldu.
    Mavişle oğlumun ilk karşılaşmasıydı bu. Ben de heyecan duyuyordum bu karşılaşma anı gelene kadar. Hamilelik dönemimde oğlumla sohbet ederken Maviş teyzesini çok anlatmıştım ona. Nedense bundan ötürü sıcak bir karşılaşma olacağını düşündüm. Ki öyle de oldu. Barbaros gerçi herkese karşı sıcakkanlı davranır, yabancılık çekmez. Maviş teyzesini de öyle sevdi ama onun sevgisinde geçmiş sohbetlerimizin ayrı bir payı olduğunu düşünmüyor değilim hala. Tabi onlar hasretle kucaklaşırlarken Asya neler yaptı. Bu merak konusu olmuştur şimdi.
   Asya kapıdan adımını atar atmaz evi inceleme turlarına başladı. Önce rengarenk kapısıyla dikkat çeken Barbaros un odasını keşfetti. İşine yarar pek oyuncak bulamadı. Odada çıngıraklar, dönenceler, balonlar ve oyun halısı göze çarpıyordu fakat hiçbiri Asya nın ilgisini çekecek olgunlukta değildi. Biraz halıya takıldı gözü. Onu da güç bileyeceği bir oyuncak gibi görüp köprüsüne asılmaktan hoşlandığı için. Sonra sırasıyla diğer odalara geçiş yaptı. Arada da cıvıl cıvıl kendine has konuşmalar eşliğide. O sıralarda annesinin Barbaros la hasret giderdiğinin farkında olarak da arada dikkat çekmek için çaba sarfediyordu. Bizler her ne kadar sevmek için ardından koşsak da o bir annesi bir de Barbaros üzerine yoğunlaşmıştı ki sonunda dayanamadı. O güzel gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı. Kıskanmıştı Barbaros u ve belli etmemek sınırında kalamadı. Güç bela ikna edip aramıza aldık onu Barbaros un küçük, sevimli bir oyuncak gibi olduğundan söz ederek sevmesine çabaladık. Arada ikna olmuş gibi görünse de Barbaros un elinde gördüğü her oyuncağı istemekten alıkoyamadık onu. Barbaros un uyku vakti gelip aramızdan ayrı kaldığı anlarda artık daha sakindi. Kendisi daha 2 yaşına basmadı ama hareketleri ve tavırlarıyla bizi kendisine hayran bıraktı minik sevimli canavar. İki heceli kelimeleri yeni konuşuyordu, tabi bu da bebek dilince oluyordu. Bizim anlamamız için anne tercümanına ihtiyacımız oluyordu. Sonra, yemek yerken de özgürleşme çabaları gösteriyordu. kaşık , çatal onun elinde olmalıydı. Yemek istemediği bir şey ona zorla verilemezdi. İstediği bir şeyi yaptırmak için de ağlamak, bağırmak gibi güçlü silahlar bulmuştu kendisine. Bunu sanırım kendini ifade etmenin bir yolu olarak görüyordu. Çünkü daha konuşma dilinde akıcı olarak konuşamıyordu. Bu da onu agresif yapıyordu. Annesi o anlarında sakin tavırlarıyla Asya yı uysallaştırmaya çalışıyor, güzel cümlelerle, yumuşak dokunuşlarla sakinleştirmeye çabalıyordu. İşe de yarıyordu. Asya annesinin onu anlıyor olmasından memnun bir şekilde sakinleşiyor, çok ara geçmeden gülücükler atmaya başlıyordu.
    Bu çalkantılı dönem 2 yaş sendromuydu. 1,5 yaşından 3,5 yaşına kadar sürebilen, bebeklikten çocukluğa geçiş aşamasında miniklerin büyüme çabalarının bir sonucuydu bu. Tüm anne babaların, bebek bakıcılarının bilip de yaşaması gereken bir dönemdi. Hassas dönemdi. Bebeklerin mutlu atlattıkları takdirde ruhsal bakımdan daha sağlıklı bireyler olarak büyüyecekleri bir dönemdi. Herkeste olması gerekmiyordu. Her bebek yaşamazdı. Bu da sanırım yine bakıcılarla bebek arasındaki iletişimin bir sonucuydu. Yaşandığı taktirde de büyük dikkat gerekiyordu.
   İşte böyle bir deneyimle noktaladık günümüzü. Hem kendim için hem de Asya için inanılmaz deneyim dolu, birikimle dolu bir günü noktaladık.

 Minik canavarlar kendi dünyalarında, biz anneler kameraya konsantre :))

İşte o sevimli tosbaaa Asya Sultan:







28 Mart 2013 Perşembe

Bebeğim Büyüyor..

Nasıl anlatsam bilemiyorum. Evet bebeğim büyüyor her geçen gün, boyu, kilosu hızla artıyor, gözleri daha bilinçli bakıyor, elleri daha güçlü kavrıyor, ayakları daha sağlam basıyor, dudaklarından heceler dökülmeye başladı. Önceleri farketmediği beni, şimdi nerede olsam yakın ya da uzak mesafe farketmiyor. Görsün ya da görmesin farketmiyor. Sesimi duyması yetiyor kıpırdanması için. Gördüğü an gözbebekleri büyüyor. Kucağıma aldığım an coşkusundan yerinde duramıyor. Gülücüklerinin biri bin oluyor. Sarılmalarımız başladı. Uzun bir süre beni yanında göremediğinde, kucağıma geldiği an adeta boynuma yapışırcasına sarılıyor. Sanki özlediğini haykırırcasına. Oyun oynamaktan zevk alır oldu. Karnı tok ve altı kuruysa değmeyin keyfine. Alın kucağınıza, hoplatın, zıplatın, kahkahaları kulağınızda çınlasın. Yatırın sırtüstü. Konuşun, şarkı söyleyin, tuhaf sesler çıkarın, elleriyle, bacaklarıyla oynayın, hamur gibi yoğurun çıldırsın. Yeter ki boş bırakmayın, canı sıkılmasın,  verin oyuncaklarını yanına, bi birini soksun ağzına bi diğerini. Sonra sallasın, seslerini çıkartsın. Yüzüstü yatırın, uzanabileceği uzaklığa oyuncaklarını koyun, çabalasın, dursun uzanmak için. Güçlensin bacak ve kol kasları. Dokunsun sert, yumuşak ne varsa etrafında. Tüm bunlar harika şeyler. Hem beklenesi hem de mucizevi.
Eski resimlerimize bakarken o günleri özlediğimi farkediyorum. Sanıyorum hep böyle olacak. Hep bir gün öncesini özleyeceğim.




5.ayımız bitti artık. Bundan sonra da çok şey değişecek hayatında. Önce oturacak mesela, sonra emeklemeye başlayacak derken yürüyecek. Heceler kelimelere dönüşecek. Kelimeler cümlelere. Şimdilerde kucağımdan bırakmadığım seni, gözümün önünde tutabilmek çabalayacağım. Belki de bu günler sana en çok hakim olduğum günler olarak kalacak. Tüm bunlar harika şeyler. İyi ki doğmuşsun, aramıza katılmışsın aramıza. Hayatımız anlam kazanmış, renklenmış sayende. Teninin kokusunu, gülüşünü, bakışını, duruşunu, herşeyini dünyalara değişmem. Seni Çok Seviyorum..

25 Mart 2013 Pazartesi

Ev Yapımı Parmak Boyası

Parmak boyasını aldım ve bebeğimin o narin el va ayaklarına sürdüm yaa, aklıma gelen ve çıkmayan cümle ''Acaba, bu boyanın bebeğimin cildine bir zararı olur mu?'' oldu. Tesadüf ki nette gezinirken aklımdan geçen sorunun cevabını sitenin birinde kocaman renkli harflerle yazılmış biçimde buldum. Benim bebeğim parmak boyası aktiviteleri için henüz küçük. Daha birkaç ay beklemem lazım. Fakat benim gibi düşünen anneler için bu tarifi yayınlamanın faydalı olacağını düşündüm. Malzemeleri ve hazırlaması oldukça basit olan bu tarif aynı zamanda da ekonomik olacağa benziyor. Bebeğiniz boyama yaparken artık endişe duymanıza gerek kalmayacak.

Malzemeler:

1 su bardağı un
2 yemek kaşığı tuz
1,5 su bardağı soğuk su
1,5 su bardağı sıcak su
gıda boyası veya sulu boya 


Hazırlanışı: 


                                    Un, tuz ve soğuk suyu bir tencerenin içinde karıştırıyoruz.

                                               

                                             Karışımı kaynayıncaya kadar pişiriyoruz.


            Ocaktan aldığımızda biraz topaklanmış olabilir. Çırpıcıyla iyice çırparak topakları gideriyoruz.
 
  
                                                       Kıvamlı hale getiriyoruz.
                                             

      Elde ettiğimiz hamurun üzerine gıda boyamızı veya sulu boyamızı döküyoruz. Miktarına kendimiz karar veriyoruz.
                                            

Oluşan karışımı boş mayonez, ketçap şişeleri, bulaşık deterjanı şişeleri gibi ağız kısmı sıkarak kullanmaya müsait şişelere dolduruyoruz.
                                                      
                                     
                                                              Boyamız kullanıma hazır
                                                 


Resimleri ve tarifi aldığım site: http://www.icanteachmychild.com/2011/06/squeezable-homemade-finger-paint/








23 Mart 2013 Cumartesi

İlk Parmak Boyama Deneyimimiz


 Hep heves etmişimdir bebeğimle boyaların arasında boyama yaparken boyalanmayı. Bunun için midir bilmiyorum bugün alışveriş merkezinde oyuncakçıları gezerken parmak boyası almaya karar verdim. Belki bebeğim 5. ayını yeni dolduruyor. Boyalara bulanacak kadar büyümedi ama olsun. Nasıl olsa büyüyecek miniğim. Şimdilik, boyalarımızdan geleceğe hatıra bırakacak küçük bir çalışma yapmamız benim merakımı doyuracaktır diye düşünerek eve gelir gelmez başladım hazırlığa. Oğlum kıpır kıpır oynatırken bacaklarını, parmak boyalarla ellerini, ayaklarını boyamak biraz zor olsa da babamızın yardımı sayesinde üstesinden geldik. Birkaç hafta evvel oğlum için aldığım hatıra defterinin sayfasına ve bir de A4 kağıdı sayfasına ayaklarımızın ve elimizin izini çıkardık. Minicik şekiller pek sevimli oldular. Odasında yerlerini aldılar.




22 Mart 2013 Cuma

İlk Kitaplarımız


Sürekli olarak dışarı çıktığımda Barbaros için kullanabileceğim materyaller, kitaplar, oyuncaklar bakıyorum. Geçenlerde bir kitapçının önünden geçerken bu kitapları farkettim.Oğluma artık sakin anlarımızda okuyabileceğimiz kitaplardan almalıyım dedim. 7 tane kitap seçtim ilk aşama için. Henüz 4 aylıktı bu kitapları aldığımda. Belki beni dinlemeyecekti, elimden kitapları alıp ağzına sokmak isteyecekti ki zaten öyle de oldu. Karşısına geçip o renkli kitapların kapaklarını ona doğru tuttuğumda hemen eller havada, dokunma beklentisi içerisine girdi. Ama ben yılmadım. Ara ara okumaya devam ettim. Son çare olarak da kitapları ona göstermeden okumayı düşündüm. Kendisi benim onunla sohbet ettiğimi zannediyor ben okurken.Sesler çıkartarak sanki sohbetime ortak oluyor. Bu bile harika ikimiz için.
Sonuç olarak burada önemli olan, sesin iyi bir uyarıcı olması, dinleme, hafıza ve kelime becerilerini geliştirmesi, farklı tonlamalarla okunduğunda duygu ve düşünceleri anlamasını sağlaması.
Tüm bunlar da bebeğimin sosyal ve duygusal gelişimine, düşünme becerisine katkıda bulunuyor.
Belki de bebeğimize kitap okumamızı gerekli kılan en önemli neden aramızda oluşacak bağdır.  Bu birlikte geçirdiğimiz özel anlarda, bebeğimiz bizim sesimiz ve kitaplar arasında bir bağ kuracaktır.

 İşte kitaplarımız;



21 Mart 2013 Perşembe

Ceeeee... Oyunu

Bu aralar Barbaros' la en sevdiğimiz oyunlardan biri Cee oyunu. Uykumuzu almışsak ve karnımız da tok ise sırtüstü uzanıp da bu oyunu oynamak kadar eğlenceli başka bir aktivitemiz henüz yok.

Önceleri karşıma alıp yüzümü ellerimle kapatıp açarak yaptığımız bu oyunu zamanla değiştirdik.Barbaros' un yüzüne mendillerinden birini kapatmaya başladım. İlk zamanlarda mendili yüzünden çekmeyi pek akıl edemiyordu. Ellerine mendili kendim tutuşturup rastgele hareket ederken yüzünden çekmesini sağlıyordum. Zamanla bu işi Barbaros ciddi ciddi becermeye başladı. Mendil yüzüne düşer düşmez elini yüzüne doğru getirerek çekmeye başladı. Hatta  oyunumuz son zamanlarda öyle bir hal aldı ki Barbaros elimde mendil gördüğünde bu oyunu oynayacağımızı düşünerek ellerini kollarını sallamaya başlıyor. Bebeğimin mutlu olması da beni dünyanın en mutlu insanı yapmaya yetiyor.
İşte oyunumuzdan kareler:








18 Mart 2013 Pazartesi

Bebeklerimizin Zeka Gelişimine Katkıda Bulunalım


Bebeklerimiz işlenmeyi bekleyen demirler gibi kaynak ustaları olan bizlerin ellerine veriliyorlar. Zihinsel gelişimlerinin % 50 si çevresel etmenlerden sağlandığına göre burada bizlere büyük görevler düşüyor. Gelişimsel dönemlerine göre yapmamız gerekenler de çeşitlilik gösteriyor.
İnternet sitelerinden ve okuduğum kitaplardan kendi bebeğimin gelişim sürecine uygun olarak yapılması etkili olacak çalışmaları paylaşmak istiyorum:


Bebeklerinizin zeka gelişimini sağlamak için;

* Onlara sık sık sarılın, öpün, koklayın.

* Gözlerinin içine bakarak konuşun, sevdiğinizi dile getirin.

* İsmini sık sık telaffuz edin.

* Vücuduna masajlar yapın. El ve ayaklarıyla oynayın.

* Anlamaz demeyin, kaç aylık olursa olsun, sakin anlarında kitap okuyun.

* Etrafınızdaki nesnelerin isimlerini söyleyin,, özelliklerini, ne işe yaradıklarını anlatın, bazılarına mümkünse eğer dokunmalarını sağlayın.

* Oyuncaklarıyla nasıl oynayabileceğini gösterin.

* Size dokunmasına fırsat verin.

* Kucağınıza alıp şarkılar söyleyin, dans edin.Ritme uyum sağlayın.

* Farklı bir şey yaptığında şaşırın, sevincinizi coşkulu bir şekilde dile getirin.
 
* Bebeğinizin ev dışındaki mekanlarla da tanışmasını sağlayın. Farklı uyaranların olduğu mekanlar ilgisini 
çekecektir.Görme  duyusunu etkin kullanmış olacaktır. Farklılık görsel hafızasını geliştirecektir.
 
* Nesneleri ellerine almasına fırsat verin. Dokunma duyusu, nesneleri kavrama, ellerini etkin kullanma, elindekine hakim olma yeteneği gelişecektir.
 
* Uykudan uyandığında ağlamasına fırsat vermeden yanına koşun ve kollarınıza alın, sarılın, öpün, koklayın, kulağına onu ne kadar çok sevdiğinizi fısıldayın.
Unutmayın, özellikle de sevgi her kapıyı açan tek anahtardır. Sevin.Sevin.Sevin...
 











17 Mart 2013 Pazar

Suyu Keşfediyoruz

Barbaros' a banyo yaptırnak bizim için hobiden de öte bir eğlencedir. Küvetinin içine fileyi gerip de üstüne yatırdık mıydı bebeğim zevkten dört köşe oluyor. Ağladığında, huysuzlandığında sakinleştirmek için de ilaç gibi çare oluyor. Yine banyo yaptırdığımız günlerden birinde maşrabayla üzerine su dökerken oğlumun maşrabaya inatla uzanmak istediğini fark ettim. Artık maşrabaya mı suya mı ilgi duydu orasını tam anlamadım ama ben bunun suya karşı olan bir sempati olduğunu varsayarak Barbaros' umu suyla birebir tanıştırmaya karar verdim. Bunun için orta boy bir leğenin içine ılık suyu doldurdum.
İçerisine atmak üzere sevdiği oyuncakları da hazır ettim. Sehpanın üzerine leğeni koyup oyuncakları sırasıyla leğenin içine attım ve bu sırada Barbaros' un da kucağımda oturup beni seyrettiğini belirtmeliyim. Bu sıralar elimdeki herşeye uzanmak ve ağzına sokmak istediği için oyuncakları suya attığımı görünce onlara da uzanmak isteyeceğini düşündüm.
 İlk başlarda oldukça temkinli yaklaştı leğendeki suya karşı oğlum. İki elini birden suya daldırmak istemedi. Bir eli suyun içindeyken diğeri leğenin kenarından destek aldı. Neden bunu yaptığını da şöyle belirteyim: Birkaç gün evvel aynı oyunu oynamaya kalktığımızda suya elini sokan Barbaros birden ağlamaya başlamıştı.Ben de sudan korktuğunu düşünüp şaşırmıştım ve anlam verememiştim. Meğerse nedeni suyun içinde tutunacak destek bulamayınca boşluğa düşüyor zannetmesiymiş.
 Bu sefer dikkatli davrandığı için aynı sıkıntıyı yaşamadı.  (Bu bile bir çeşit öğrenme değil midir?)Suyun içindeki oyuncakları aldı ağzına sokmak için. Oyunumuzdan da gayet zevk almış göründü. Kıyafetlerimiz belki sırılsıklam oldu ama böyle bir deneyim yaşamak için kesinlikle değerdi.

Bu oyunu sık sık tekrarlamayı düşünüyorum. Oğlum tam olarak oturmaaya henüz hazır olmadığı için kucağımda zaptetmek biraz zor oldu. Zamanla bu etkinliğin daha da eğlenceli hale geleceğine eminim.Ayrıca bir daha ki sefere suyun içine banyo süngerini de sokmayı düşünüyorum. Suyun sünger üzerinde bıraktığı etkiyi gözlemlemesini de istiyorum. Ağırlaşması, eline alıp sıktığında çıkan suyu gözlemlemesini istiyorum.

      Özet olarak yaptığımız bu etkinlikte miniğimin sadece suyla tanışması değildi amacımız. Farklı nesnelere temas etmesini sağlayarak dokunma duyusunu geliştirmesine de destek olmuş olduk. Her zaman oynadığımızı oyunlardan farklı bir oyun oynayarak uyanık geçridği zamanı farklı bir deneyimle renklendirmiş olduk.






11 Mart 2013 Pazartesi

Kelime Kartları ile Okumaya İlk Adım

        ''Karın gibi beyin de aç bırakılmamalıdır. Eğitim beşikte başlatılmalıdır, fakat eğitim verilen ortam mutlaka ilgi çeken, merak uyandırıcı ve sevimli olmalıdır. '' demiş Herbert Spencer.
      Eğitimi sevimli kılmak benim bebeğim yaşındaki bebekler için annenin sevecenliği, eğitime gönüllü olarak yaklaşması ve bebeğinin eşref saatini bilip ona göre eğitimlere başlamasına bağlıdır. Barbaros için eşref saati genel olarak sabahın erken saatleri ile akşam üzeri uykusundan uyandığı vakitlerdir. Bu saatlerin dışında da neşesi gülücükler atacak kadar bol olduğu anlarda da oyun oynamayı uygun buluyorum.
3 ayımızı doldurduğumuz günden beri ''Akıllı Bebekler Akademisi ' adlı kitaptan yararlanarak uygulamaya başladığımız sevimli eğitimimizi  de sizlere tanıtmak istiyorum:

      Bunun için 200 tane isim, 50 tane sıfat ve 100 tane fiil olmak üzere kelimelere ihtiyacımız var. Bu kelimelerden ilki olan isimlerle başladık eğitime. 200' e yakın kelimeyi içecekler, meslekler, meyveler, hayvanlar vs.olarak gruplandırıyoruz ve her birini A4 kağıda büyük harflerle yazıyoruz. İster bilgisayarda ister elinizle yazın, burada önemli olan harflerin bebeğinizin ilgisini çekecek boyutlarda ve kalın olması. Ben pastel boyalarla yaptım kalınlaştırma işini. Renklerdeki farklılaşma daha çok ilgisini çeker diye düşündüm.

Yazıp gruplandırdığım kelimelerden 5 tanesini seçip işe koyuluyoruz. ( Ben 5 tane seçtim, isterseniz bebeğinizin ilgisine göre sayıyı artırabilirsiniz. ) Günde en az iki defa bebeğimiz sırt üstü yatar pozisyonda iken yaklaşık 40 cm mesafeden 3 sn lik aralıklarla gösterip çekiyoruz.
Seçtiğimiz 5 kelimeyi 5 gün gösterdikten sonra, sonraki 5 kelimeye geçiyoruz. ( Bu uygulamam kitabın anlattığından biraz farklı ) İsimleri bu şekilde tamamladıktan sonra aynı şeyi sıfatlar ve fiiller üzerinde de yapacağız. Bu uygulamayı 3. ve 4. aydan itibaren yapabiliyoruz. Bu kelimeleri 6. aya kadar tamamlayabilirsek ardından iki kelimelik basit cümlelere geçeceğiz.

Eğitimin olumlu sonuç vermesi için düzenli biçimde uygulanması gerekiyor.
       Bu oyunu oynamaktaki temel amacımız bebeğimizin beyin gelişimine katkıda bulunmak. Kelimelere ve harflere aşinalık kazanmak. Harfleri birbirleriyle ilişkilendirmesini sağlamak. Sözcük dağarcıklarına yeni kelimeler kazandırmak. Beyinlerindeki açlığı bir nebze de olsun gidermek. ''Akıllı Bebekler Akademisi 'nin yazarları bu eğitimi uyguladıkları çocuklarının erken yaşta  ( 3 yaşındayken ) okuma becerisi kazandığını söylemişler. Sanırım benim de bebeğime bu eğitimi uygulamamdaki ilk sebep bu.






10 Mart 2013 Pazar

Vücudumuz Oyunu

    
Bebekler dünyaya bilgiyle doldurulmayı bekleyen boş birer küp olarak geliyorlarsa şayet, bu küpleri doldurmak biz ebeveynlere düşüyor. Onlarla olan birlikteliğimiz, bu sırada kullandığımız dil, ses tonumuz, yüz ifadelerimiz gelecekte kullanılmak üzere hafızalarına kaydediliyor. Birlikteliklerimizi verimli geçirmek adına biz Barbaros ve annesi olarak, sohbet anlarımızda birbirimize gülücükler saçarken buna hafızamızı sağlamlaştıracak 'Vücudumuz Oyunu'nu dahil ettik. Konuşmalarımız belirsiz cümlelerden ibaret olmasın diye hem birbirimize dokunmuş oluyoruz hem de yeni kelimeleri Barbaros' a kazandırmış oluyoruz. Buna önce yüzümüzden başlıyoruz. Gözlerimizi, kaşlarımızı, burnumuzu, çenemizi, ağzımızı, dilimizi, saçlarımızı, yanaklarımızı hem ciciler yaparak seviyoruz hem de isimlerini zihnimize kayıt ediyoruz. Biz buna 2 aylıkken başladık. Şimdilerde yüzümüzün yanında bacaklarımız, kollarımız, dirseklerimiz, ayaklarımız ve bileklerimizi de oyunumuza dahil oldu. Bu oyunu her gün oynuyoruz. Böylelikle hem kaliteli zaman geçiriyoruz hem de anne- oğul olarak beraber olmanın verdiği duygusal hazzın doruklarına varıyoruz.


     Bu oyunumuz şimdilerde Barbaros için görünürde bir öğrenilmişlik belirtisi göstermiyor. Fakat eminim kelimeleri nesnelerle ilişkilendirmeyi kavradığında ve dil yetisini etkin şekilde kullanmaya başladığında kulağına çaldığımız tüm bu kelimelere gülümseyerek yanıtlar verecek.Kendisi sorulduğunda yerlerini gösterebilecek ve dile de getirebilecek.

Barbaros' la Sayma Oyunu

Bebeklerin birer dahi olduğunu belirttik, bunun bilimsel bir yanı olmadığını da belirttik. Fakat hangi düşüncelerle bu cümleyi kurduğumuzu ve arkasında durduğumuzu açıklamadık. Biz Barbaros ve annesi olarak 4,5 aydır yaşadığımız deneyimleri farklı başlıklarda paylaşalım istiyoruz.


 OYUN ZAMANI

İlk deneyimimizi şöyle anlatalım o halde;
Barbaros doğduğundan beri çok hareketli bir bebek.Nasıl ki çocuklar için koşturmak deşarj olmaktır, bebekler için de bazı deşarj olma yolları bulunmalı diye düşünerek Barbaros ellerini, kollarını çılgınca oynatmaya başladığı zamanlarda bu hareketin yanında bir beceri kazanmasını da sağlamak için sayma oyununa başladık geçen ay. Kıpırdandığı anlarda yatağa sırt üstü yatırıp kollarını iki yana açıyorsunuz, ellerini tutuyorsunuz, kollarını yukarı aşağı, sağa sola belli düzen içinde hareket ettiriyorsunuz. Bunu yaparken ister şarkı söyleyin, ister masal anlatın, yalnız yaptığınız her ne ise bu oyunda hep onu yapın. Ben saymayı tercih etttim. Bir ikiii üççç dörtttt. Sanki oyunun arkasındaki bir fon müziğiymiş gibi siz ritmik olarak hareketleri yaparken sayılar da sizi takip ediyor. Barbaros bu oyunu oynarken öylesine haz alıyor ki ilk zaman benim teşvik etmemle kalkan kollar şimdilerde ritme uygun olarak hareket etmeye başladı. Huysuzlandığında yatağa yatırıp ellerini avcuma aldığımda sakinleşip hareketleri yapmamızı ve yanında saymamı bekliyor. İnanılması güç ama bugünlerde ben sayarken kendisi de Barbarosçasıyla mırıldanıp bana eşlik ediyor. Belki şu an için erken ama oğlumun ilk sözlüğünde bu sayıların bulunması hiç de şaşırtıcı olmayacak diye düşünüyorum.

9 Mart 2013 Cumartesi

BEBEKLER KÜÇÜK BİRER DAHİ OLARAK DOĞARLAR





     Başlıkta yazdığım cümlenin bilimsel hiç bir dayanağı yoktur. Fakat 4,5 aydır anneliği bebeğiyle dolu dolu yaşayan biri olarak diyebilirim ki bebekler bana göre en zeki yetişkinden daha zeki olarak dünyaya geliyorlar. Beyinleri bizlerden kat be kat daha hızlı çalışıyor. Dünyaya gözlerini açtıkları andan itibaren herşeyi kaydediyor ve belleklerinde depolıyorlar. Pencereleri hangi yöne bakıyorsa o yöne karşı eğilimleri oluyor. Baktıklarında gördükleri sevgi dolu bir ortam ise sevgi dolu insanlar oluyorlar. Etrafları kalabalıksa sosyalleşmekte hiç sıkıntı çekmiyorlar. Yanlarında konuşulan dil neyse o dili ana dili kabul ediyorlar. Sıksık yeni uyaranlarla karşılaşırlarsa entellektüel bakış açısı kazanıyorlar, eleştirebiliyor, sorgulayabiliyorlar.    
    Kısacası yoğurulmayı bekleyen hamur gibi katılıyorlar aramıza. İşinin ehli bir ustanın eline düşerlerse bir sanat eseri çıkıveriyor karşınıza, bir amatörün ellerinde de yoğrulmadan fırına veriliyorlar.
Bebeğimin var olan potansiyelini kullanarak bebeklik dönemini en doyuma ulaşmış vaziyette tamamlamak isteyen bir anne olarak amacım deneyimlerimi de burada sizlerle paylaşmak. Aynı fikirlere sahipsek ya da birbirimize katmak istediklerimiz olduğunda burada bu forumda buluşmak.Haydi görüşmek üzere..

7 Mart 2013 Perşembe

MERHABA





Bugün bu saat itibariyle başlıyoruz..Günün seyrini yaparken hatırımızda ne bırakıyorsa paylaşacağız. Biraz bizi anlatacağız, biraz da bizimle yaşayan anları ya da biz de etki bırakanları. Biz kim miyiz? Barbaros ve Annesi.