31 Temmuz 2013 Çarşamba

Günün Menüsü 1

      Anneler bir araya gelince ne konuşurlar tahmin edersiniz. İster yüz yüze ister telefonda ister internet başında önceliğimiz hep canımız ciğerimiz bebeklerimizdir. Uykusuydu, yemeğiydi, konuşmasıydı, yürümesiydi, tuvalet eğitimiydi, psikolojisiydi.... derken konu konuyu açar, sohbetler uzar da uzar.
     Bu ara bu güzel sohbetlerin ortağı arkadaşlarımdan en çok duyduğum şey blogda Barbaros a yedirdiğim günlük besinlerin menülerini neden yayınlamadığım oldu. Çok zamandır da bloğa ayıracak ekstradan vakit bulamadığım için hep aklımda takılı kalmıştı bu iş. Bugün oğluş erken uyuyakaldı bana da gün doğdu. İşi gücü bitirir bitirmez oturdum pc başına. Bugünkü menümüzden yola çıkarak başlayayım beğendiklerimizdir istedim.
Barbaros un bugünkü vitamin, protein, eneji dolu menüsünde bakın neler var:

SABAH:
Kahvaltı: 7 tahıllı kahvaltı maması, içine kibrit kutusu büyüklüğünde peynir, 1 tatlı kaşığı pekmez, 2 çay kaşığı ev yapımı tereyağı


Ara öğün:
Muzlu elma püresi: 1 adet elma+ yarım muz
                             Elma ve muzu cam rendeden geçirip püre haline getiriyoruz.
 Ayrıntı : Bebeğiniz eğer muzu yemeyi reddediyorsa muzu biraz pişirerek püreye karıştırırsanız yapısı değişecektir.


ÖĞLEN:
Sebze Püresi:  1 adet patates + 1 adet havuç + 1 adet kabak + 1 tatlı kaşığı zeytinyağı
                     Tüm malzemeyi küçük parçalar halinde doğrayıp tencereye koyuyoruz.Üstünü iki parmak         geçecek şekilde su ekleyip havuçlar yumuşayana kadar pişiriyoruz. Blendırdan geçirip ılık olarak servis ediyoruz.


Ara öğün:  
1 kase yoğurt


AKŞAM:
Tarhana Çorbası: Anneciğimin kendi el yapımı tarhanasından 2 yemek kaşığı kadar alıp 3/ 4 su bardağı suda pişiriyoruz. Hafif lapa kıvamında yapıyorum ben doyurucu olması açısından.


Yatmadan önce:
Muhallebi: 1 çay bardağı bebek mamasının içine 2 tatlı kaşığı pirinç unu ekliyoruz. Kaynayana kadar pişiriyoruz. İçine yarım muzu cam rendeden geçirip ekliyoruz. Tatlı olmasını isterseniz içine bir tatlı kaşığı pekmez atabilirsiniz. Besin değeri de artmış olur böylelikle.

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Zonguldak ta Evde Sokakta Coştuk;))

   Bir Maşallah ı eksik etmeyelim dostlar..

    Babacığımız işlerinden dolayı bizlerden uzakta olduğu için yaklaşık iki haftadır anneanne ve dedemizin evinde Zonguldak tayız Barbaros la. Her dakikası dolu dolu geçen bir süreçti geçirdiğimiz bu iki hafta. Sabah kalkmalarımız olsun, mama yeme seanslarımız olsun, gün içi aktivitelerimiz olsun, uyku seanslarımız olsun dolu dolu turşucuktu her gün.
    Bu doluluktan en çok memnuniyet duyan kişi de evin en yenisi, en sevileni, en birtanesi Barbaros oldu tabi ki. Sabahın 6 sında açtığı anda gözlerini üç kişilik bir karşılama komitesi karşılıyordu odasının kapısında. Uyanmak demek oyun demek olduğu için uykuyu hiçe saymaya başlamıştı ilk günlerde. Dedemizin ve anneannemizin fışkıran sevgisine karşılık o da türlü türlü marifetler sergiledi her gün. Bir gün bakıyorsun kendince komiklikler yapıyor, bir gün bakıyorsun ağzından heceler dökülüyor. Ba baba ba ile yaptığı açılışın ardından De de dedede de gelince evin reisi dede tabi ki mest oluyor. Torun ne isterse o yapılıyor.
    Bebeklere 'bebek' kelimesini kullanırken 'bebektir' deyip geçmemeli. İstekleri oluyor türlü türlü. Kendi evimizdeyken sokak nedir bilmeyen çocuğum burada sokaktan içeri girmez oldu. Balkonla avutamıyoruz yani o kadar, düşünün. Her sabah kahvaltı sonrası bir tur, Öğlen yemeği sonrası bir tur, akşam üzeri bir tur, olmadı azıcık keyifsizdi bir tur derken saate döktüğümüzde neredeyse aydınlık saatlerimizin yarısını sokakta geçirdik. O kadar da cin fikirli ki bizimkisi, kim sokağa daha çok götürüyorsa ona daha yakın davranıyor.           Dedesi de bu işi ehlince yaptığından onun paçasını bırakmıyor. Hatta bu saatte bu yazıyı yazdığım sıralarda da beraber dışarıdalar, pide almaya gittiler.
    Evde geçirdiğimiz vakitlerde de kendi oyuncakları artık gözümüze görünmüyor. Anneannemizin mutfak malzemeleri; kaşıklar, boş pet şişeler, ayna, mandal sepeti, yoğurt kabı gibi çeşit çeşit oyuncaklarımız var. Tabi onlar da ancak bir süre oturur konumda tutuyor bizimkini. Kalan vakitlerimizi salon senin mutfak benim, yatak odası senin, banyo benim, oda oda gezerek geçiriyoruz. Sanırım yürümek O nun için şuan memleket meselesi gibi bir hal aldı. Bacak kaslarını güçlendireceğim diye milli atletler kadar antrenman yapıyor her gün yılmadan.
 İlk zamanlar dişlerden dolayı kapalı olan iştahımız da burada geçirdiğimiz zaman dilimi içinde çeşitli etkinlikler sayesinde sıkıntı olmaktan çıktı. Önlüğünü taktığımız an mızmızlanmaya başlayan oğluşu hemen kapının önüne çıkarıyoruz ve sanki ağzına tıpa takmışız gibi ağlamayı kesiyor. Apartmanın kapısına kadar adım adım merdivenleri inerken o dışarı çıkacak olmanın heyecanıyla ağzını açtığının farkına varmıyor, bizler de açık olan ağzı yararlı besinlerde doldurmanın keyfini yaşıyoruz. Yemek bitince de bir 15 dk sokakta komşu teyzeleriyle, amcalarıyla ve onların torunlarıyla vakit geçiriyoruz. Eve şen bir şekilde giriyoruz.
 Uyku düzenimiz de sallama olayını bitireli gayet normal seyrediyor. Uykusu geldiği vakit gözler ellerle yoğrulunca anlıyoruz ki yatak özlenmiş. Bazen salıncakta sallanmak bazen de direkt yatağa yerleşmek istiyor bizimki. O ne derse o olur tabi ki, paşanın isteğine göre adım atıp ortalama 1,5 saat süren uyku aramızı yaşıyoruz. O arada da pestili çıkan bizler istirahat ediyor olmanın tadını çıkarıyoruz. Bu sırada da yine dilimizde oğluş var tabi. Dilden hiç düşmüyor ki, popülaritesi tavanlarda. Torun sevgisinin bir başka boyutta yaşanan bir sevgi olduğuna da şahit olmuş oluyoruz. O konuyu bilahare anlatacağım inşallah.
Boş kalınca dilim düştü, yazdıkça yazdım. Bu yazıyı okuyacak olan anneannemiz yarın biz evimize döndüğümüzde duygulanacak, ağlayacak oğluşum gitti diyerek. Ben de kendisine hep diyorum ama buradan da diyeyim madem, özledikçe atlayın gelin sevin yavrucağımı. Ha gelemediniz mi atla gel deyin. Ben bir yolunu bulur atlar gelirim. Sizleri çok seviyorum. Varlığınız arkamda kocaman bir kale gibi dimdik destek oluyor bana her zaman. Allah sizlere sağlık versin. Tekrar görüşene dek birlikte geçirdiğimiz güzel anların hatıraları pc ekranlarından özleminizi azıcık olsa da dindirsin. Buyrun;









21 Temmuz 2013 Pazar

Her şey O ' nun İçin..

Yazı yazmayı ilkokuldan beridir severim ki aklıma estiyse her konuda bir eser çıkartabilirim okunmaya değer. Fakat şu an aklımdakileri dile getirmekte zorlanıyorum nedense. O kadar çok dolu ki beynim esasında başlığa uygun olarak, fakat cümlelere sığdıramayacağım kadar yoğun ve dolu dolu. Belki böyle ufak başlangıçlarla başlayacak ve sayfalarca sürecek kadar uzun. En başından alacağım biyografi gibi ama öyle haftaları, ayları birer cümleye dökecek kadar özet değil. Belki de dakikaları, an be an yaşananları anlatacağım kadar detaylı ve uzun ve lirik ve içten.
O dünyamın içinde ayrı bir dünya sanki. O uyanıkken ayrı, uyurken ayrı bir dünyadayım fiziken. 
Uyanıkken coşuyorum, kıpır kıpırım, hem heyecanlıyım hem korkuluyum hem güvendeyim hem telaşlıyım. Uyurken ise ayrıyım. Sakin, şarj konumunda ve yalnız. O uykudan uyanınca iki kişi oluyorum. Bir o oluyorum kıpır kıpır, bir ben oluyorum koruma memuru, doktor, öğretmen, anne ve içerisine koyabileceğim her mesleğin erbabı. Yani dolu doluyum. Boş olduğum yanı da işte o uyurken dolduruyorum. Aman eksik kalmayayım bir şeyden. En basiti, öğrenmeliyim tırnağını nasıl keseceğimi. Öğrenmeliyim onu yürümeye nasıl cesaretlendirmem gerektiğini. 
Öyle bir şey işte. Her şey onun için. Onun bir gülüşü için. Yaşama daha sağlam bakabilmesi için.Daha dirençli olabilmesi için. Her şeye hazırlıklı olabilmesi için. Penceresinin daha geniş olabilmesi için. 
Ki bunlar ne ki dedim şimdi bunları yazarken kendi kendime. Daha benim biyografi 9 ay önce hayata ve hayatıma merhaba diyen bir uğur böceğine ait. Önünde Allah nasip ederse uzun bir ömür var ve ben o ömrün bana ayrılan kısmını doldurmaktayım.Neyse elimde ne varsa ortaya koymalıyım. İnancım ve amacım bu. 
Şükürler olsun bana tüm bunları yaşatan Yaradana..

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Youtube luk Videomuz :)

Parka giden Barbaros un salıncakta uyumasııııı...
Bomba gibi düştü ailenin gündemine....
Parkı geç evinde bile bin bir zahmetle uyuyan çocuğum ilk defa uykunun baskısına dayanamadı ve sokakta uyuyakaldı...
İşte o anlar :))





Havuz ve Deniz Sezonunu Açtık :)

 Karadeniz Bölgesinde yaşayanlar için deniz ve havuz mevsimi Haziran ayının ancak sonlarına doğru başlar. Sıcacık olan hava bir ani rüzgar ve bulut etkisiyle birkaç derece düşüverir deprem etkisiyle. Evde de küçük bir bebecik olunca sezon açılışı yapmak konusunda oldukça temkinli olmak gereklidir. Ki biz de öyle davrandık ama oğlumuzun suya duyduğu sempatiye daha fazla dayanamayıp önce havuz, sonra da deniz sezon açılışlarını oğlumuzun şen kahkahaları eşliğinde yaptık. O suya girdikçe çırpındı, çırpındıkça çıldırdı mutluluktan. Bizleri de gaza getirdi bir nevi suyla cıp cıp oynarken. Dayanamayıp bizler de attık kendimizi suya:)



11 Temmuz 2013 Perşembe

Ba baa baa ba ..... :))

''Her şeyin bir zamanı var.'' cümlesi ne kadar klişedir değil mi. Doğruluğunu ispatlayan dönemlerin başını da bebeklik dönemi çekiyor eminim.

Aylardan beri Barbaros' a cümlelerimin içerisinde sık sık baba, dede, anne gibi kelimeleri kullanıyorum.  Beni ya sadece dinliyor ya da onu bile yapmıyordu.
Son zamanlarda ağzından çeşitli mırıldanmalar duymaya başlamıştık. Gelişim Psikolojisine göre Babıldama Dönemi diye bilinen döneme girmişti işte artık.
Bugünse bombayı patlattı sonunda. Sık kullandığımız kelimelerin içinden kendine göre en kolay olanı seçti ve diline pelesenk etti tabiri uygunsa :) Ne peki o kelime ? ! :)

 Ba ba ba baa baa :)))

Ne mutlu babacıkımız sana :))

Bu hafta bizden uzakta işlerin var. Sanırım oğlun da yokluğunu hissediyor artık. Seni  Çok Özledik..


6 Temmuz 2013 Cumartesi

Şükürler Olsun ki Başardım..

Bu hafta her geçen ana ne kadar şükretsem azdır. 8,5 aydır yaşadığımız, her geçen gün çilesi artan, bloguma bile isyanımı haykırdığım uyku düzeni sıkıntımızı aşmış bulunmaktayız.
Artık oğlum sallanmadan uyuyor. Beşiğine yatıyor, biberonunu emerken gözleri uykuya yenik düşüveriyor.
Haftalardır başardığımı yazmak istediğim ama tüm çabalarıma rağmen başarılı olamadığım uyku sorunumuz bu hafta itibariyle halledilmiş bulunmakta.
Başarmanın hazzını yaşayan ben, bunu paylaşırken bile heyecan duyuyorum, tahmin edin artık coşkumu.
Geçtiğimiz pazartesi günü oğluşla anne-oğul baş başa kalarak mecburi uyku düzeni politikamızı uygulamaya başladık.
Sabah 7 de kalkan oğluş saat 10 gibi uykusunun gelmesiyle beraber sallanmak istediğinin sinyallerini veriyordu. Hep salladığımız örtünün üzerine yatıyordu.
E anne evde tek olunca o örtünün öbür ucu boş kalıyor tabi. Mecbur başka yöntemle uyumalıydı. Beşiğin içine koydum Barbaros u. Mamasını da emmesini sağladım. Yavaş yavaş beşiği tıngırdatırken baktım ki oğluş gözlerini kapatıyor bile. Çok geçmeden derin uykuya daldı ve ben şaşkınlıktan bunun Allah ın bugünlük bir lütfu olduğunu düşündüm.
İlk uyuma bana istisna gibi göründü işte nedense. E insan 8 ay ulaşamadığı duruma beklenmedik bir anda ulaşınca bir şok geçirme anı oluyor tabi.
Sonra öğleden sonraki uyku vakti geldi. Anı anına aynı şeyleri uyguladım oğluşa. İşe bak, yine uyudu. Yine anne dört köşe.
Derken akşamı da bu şekilde edince baba da bu duruma şahit olunca anladık ki oğlumuz büyümüş. Artık mekan değil uyku vakti geldiğinde istediği. Sessiz bir ortam ve biberon :)
Hiç zorlanmadan bu zorluğun üstesinden geleceğimi rüyamda görsem inanmazdım.
Şimdi artık beşiğini bile tıngırdatmıyorum.
 Uykusunun geldiğini anladığım vakit beşiğine götürüyorum, mamasını yerken gözleri kapanıveriyor.
 Ne o örtünün içinde sallanırken iki büklüm oluyor ne de biz sallarken kol ve boyun ağrısı çekiyoruz.
Şükürler olsun Ya rabbim, bana bu günleri de gösterdin..


4 Temmuz 2013 Perşembe

Oyuncağım Nerede Etkinliği

Oyunumuzun amacı bebeklerde 7. ve 8. aylarda belirmeye başlayan nesne sürekliliği olgusunun kazanılmasına ve hafızanın geliştirilmesine katkıda bulunmak. Aslında nesnelerin sadece gözden kaybolduğunun, var olan yerinin değiştiğinin fikrinin yerleşmesini sağlamak. Aynı zamanda da bebeğimizi oyun sırasında cesaretlendirerek başarma duygusunu tatmasını sağlamak.

Bunun için Barbaros un e sevdiği oyuncakları seçtim. Birkaç tane seçtim ki dikkati çabucak dağılabilen oğlumu oyunda daha uzun süre sürekli kılmaktı amacım. En sevdiği oyuncağımız da ona daha doğmadan önce almış olduğumuz ilk oyuncağı:) İlk göz ağrısı, o yüzden diğerlerinden kıymetli sanırım.
Neyse, oyunu salonda koltukların arasında oynadık. Diğer odalara gitmedik çok fazla yorulmasın diye. Karşısına oturdum, arkama sakladım, etrafımda dolandı, koltukların arasına sakladım, aradı. Ben sakladıkça Barbaros oyuncağının peşinden emekledi. Emekleyemedikçe yanıma gelip kollarından tutmamı istedi yürümek için. Kaybolan oyuncağını buldukça da mutlu oldu. Yüzünde gülücükler açtı.  buldukça ben el çırptım sevincimi ifade etmek adına. Sonra da ona gösterdim nasıl el çırpılır. Başarmanın gururunu yaşadı sanki bu yaşta. Ben de onu gülerken gördükçe mutlandım. Yaklaşık olarak yarım saat süren oyunumuz sonunda anne- oğul ikimizin de bir şeyler kazandığı aşikardı.

                                                      İşte ilk göz ağrımız :))


3 Temmuz 2013 Çarşamba

Çalgı Çenk Oyunu

Bu gün Barbaros un çok sevdiği eylem olan gürültü yapma üzerine bir etkinlik tasarladık. Duyularını geliştirme ve seslere karşı olan duyarlılığını artırmak, gözlem yapabilme, objelere hakim olma, farklı seslerin varlığını hissetmekti amacımız. Bu etkinlik için gerekli olan materyallerimizi mutfağımızdan seçtik. Bir adet yoğurt kabı, mandal sepeti, bulaşık leğeni, çelik tencere ve bir adet tepsi. Evdeki malzemelere göre çeşitlendirmek mümkündü.Mutfak halısının üzerine serildik beraber. Malzemeleri Barbaros un etrafına dizdim ki ufak bir dikkat dağınıklığında toparlaması kolay olsun diye. Bugünlerde kendisini ayağa kalkma egzersizine adadığı için her an masaya ve sandalyeye doğru yönlenebileceğini düşündüm.
Neyse, eline önce metal bir parça verdim önündekilere vurması için. Oğlumu en az 2 yaşında gibi düşündüm sanırım. Bebecik daha kaldırmayı beceremiyor ki vursun sağa sola. Sonra tahta ve mikadan yapılan parçalarla önce kendim örnek olacak şekilde yaparak etkinliği uygulamasını istedim. Ben ses çıkarırken çok mutlu oldu. Sese çok düşkün olduğu için başta malzemelerin tadına bakmayı daha uygun bulsa da ses çıkardıklarını keşfedince bir sepete bir tencereye vurdu durdu. Yaklaşık 10 dk sürse de ikimiz için de gayet eğlenceli bir oyundu.
İşte o anlardan bir kaç kare..





(Bu arada merak edenler için yazmak istedim. Bşalıktaki çenk bir çeşit çalgı demekmiş. Çengi yazarsam çalgı eşliğinde oynayan kadın manasına geliyormuş, anlamsız başılk olmasın diye çenk olarak kullandım. )=