18 Ekim 2015 Pazar

Veee Biz de Okullu Olduk....

  

   Yazmak için geç bile kaldım. Canım , bitanecik oğlum kreşe başlayalı neredeyse bir buçuk ay olmak üzere. Alışma süreci, yerleşme süreci derken düzeni iyice oturtana kadar deneyimlerimizi paylaşmak istemedim açıkçası biraz da. Mutlu mutlu yazacağım bir yazı olsun, benim gibi çocuğunu kreşe vermek zorunda olan ailelere ümit versin, okurken yüzlerini güldürsün diye bu günleri bekledim. 
     Gelelim kreş maceramızı ilk günlerinden itibaren özetle anlatmaya. 
     İlk günler derken, biz Seymen ailesi kreş kelimesini sözlüğümüze katalı en az 3 ay olmuştur sanırım. Ereğli de canımız bakıcı teyzemizle geçen iki senenin ardından hem yeni bir şehre alışmak hem de herkesin yabancı geleceği bir okul ortamı, öğretmen ve öğrenci ortamı içerisine girmek oğlum için bir anda çok fazla yükü omuzlara yüklemek demekti. Ki biz büyükler bile yeni ortamlara ilk defa girdiğimizde bir süre adaptasyon sorunu yaşıyoruz. 
    Barbaros a kreş ya da okul kelimesini tanıtırken çok zorlanmadık aslında. Çok sevdiği çizgi film kahramanı Pepe,  bir bölümünde okula başlıyordu. Pepe nin hareketlerini taklit etmeyi çok sevdiği için kendisi de Pepe gibi çok eğleneceğini ümit ediyordu oğlum. Hatta ilk okul günümüzün sloganı 'Barbaros artık okullu oluyorrrrr' Pepe den alıntılanmıştı;) 
Evdeki etkinliklerimizde zaman zaman drama yapıyorduk. Ben öğretmen oluyordum, oğlum da öğrenci. Etkinlikler sırasında yanımızda oyuncaklardan arkadaşlarımız da oluyordu. Bu etkinlikler Barbaros un çok hoşuna gidiyordu.
Nasıl bir yere gideceğini çok merak etmeye başlamıştı bile. Çok eğlenceli bir yer ümit ediyordu. Aslında ümit ettiği gibi de oldu. Fiziksel ortamından pek bahsetmemiştik okulumuzun. Bakış açılarımız farklı olacağından bizim anlattıklarımız oğlumuzun gözünde çok fazla anlam ifade etmeyebilirdi. 
    Okulumuza ilk gün tanıma amacıyla gittik ailece. Barbaros rengarenk sınıfları, çeşit çeşit oyuncağı bir arada görünce çok mutlu olmuştu. Fakat ertesi gün kendisini bir saatliğine de olsa bizsiz orada bulunca  tabi o pırıltılı okul hiç de eğlenceli bir yer gibi görünmedi bizim küçük adama. İkinci gün 2 saat ayrı kaldık, üçüncü gün yarım gün ayrı kaldık derken sonrasında tüm gün orada yanında ebeveyni olmadan okulda arkadaş diye tanımladığımız bir kaç çocuk ve sevgi dolu da olsa yabancı öğretmenlerle başbaşa kalınca o heyecanla okula gidişini gördüğümüz ilk günün tatlı çocuğu sabahları gözleri yaşlarla dolu olarak evden ayrılmaya başladı. Kapıdan vedalaşmak zorunda kaldığımız anlar kabusa döndü. Bir hafta yoğun bir şekilde ayrılma sırası stresi yaşadık. Tabi biz olmadan okulda geçirdiği anlar sınıfındaki arkadaşlarını, öğretmenini tanıdıkça eğlenceli olmaya başladı. Etkinlik yapmayı bebekliğinden beri çok seven oğluma orada grupça yapılan oyunlar zevk vermeye başladıkça ikinci haftamız bir nebze de olsa daha sıkıntısız geçti.
    Şu sıralar bile az da olsa yaşadığımız tek sıkıntımız öğle saatlerinde uyumak zorunda kalması. Sabahları öğretmenine de eminim sürekli dile getiriyordur, uyumayı sevmiyor bizim küçük adam. Aslında uyumayı da değil de uykuya dalma sürecinde zorlandığı için uyku hazırlığını sevmiyor. Ona da alıştı zaman içinde. Sabahları erken kalktığı için kendisi istemese de öğle saatlerinde uykusu geliyor. Sonrasında da mutlu mesut etkinliklere katılıyor. 
     Akşamları kendisini okuldan almaya gittiğimde yüzünde gördüğüm ilk ifade gününün nasıl geçtiği ile ilgili net bilgiyi bana veriyor. Hiç sormadığım halde neler yaptığını evde benimle ve babasıyla paylaşması kendisini okula ait hissetmiş olduğu fikrini desteklemeye yetiyor. 
     Artı okulda öğrendiği bir çok şey de bizlere kazanım olarak geri dönüyor. 
Her çocuk gibi hatta her yetişkinin bile hafta içi özlemle beklediği haftasonu tatilini  dört gözle beklemeyi de seviyor:) tabi hangi tarih hangi gün kavramımız henüz yok fakat 'yarın tatil mi', ' yarın okula gitcek miyim' gibi klişeleşmiş cümlelerimiz var artık. 
Sonuç olarak her çocuğun bir kreş macerası oluyor çalışan anne çocuğuysa eğer. Bizimki de bu şekilde. Bu maceraya atılacak ebeveynlere önereceğimiz birkaç şey varsa eğer o da kararlı bir ebeveyn olmalarıdır. Eğer çocuğunuz kreşe başlayacaksa bunu önceden anlatmalısınız. İlk günlerde zorlanması sizi yıldırmamalı, kararlı olmalısınız. Uzmanlardan edindiğim bilgilere göre de çocuğun sosyalleşme yaşının 3 yaş ve sonrası olarak bilindiğine göre kreşe başlarken de en az bu yaş düzeyinde olmasına dikkat etmelisiniz. 
Beni teselli eden en önemli cümle de şuydu bunu da belirtip yazımı noktalamak isterim; kreşe başlayan çocukların ilk haftalarda ağlama davranışı göstermesi, kreşe gitmek istememesi, o çocuğun evde düzenli ve huzurlu bir ortamı olduğunu gösteriyormuş. O ortamdan ayrı kalmak istemediği için ilk zamanlar bocalamaları normalmiş. Ben her ağlayışında kendime bunu hatırlatmıştım ve bir nebze de olsa rahatlamıştım. 
Bu süreciyle yaşayacaklara şimdiden kolay gelsin..
Sevgiyle kalın...

Hiç yorum yok: