13 Eylül 2015 Pazar

Çanakkale nin Kalesi Nerede?

Yazıma oğlumun Çanakkale ye ilk yerleştiğimiz günlerde aklına estikçe sorduğu soruyla başlamak istedim. Enteresan bir soru gibi gelmişti ilk etapta bana da çünkü daha önce hiç şehrin anlamını sorgulamamıştım. Sonraları öğrendim tabi meşhur kalesinin neredeyse evimizden bile görünebilecek şekilde karşımızda durduğunu..
Neyse bu yazı da bir merhaba yazısı olsun ilk izlenimlerimi aktaracağım mübarek şehrimin. 
Gezmeyi seven biri olarak kendimi bildim bileli irişi ufaklı şehir gezmeleri yapmışımdır. Babacığımın da sayesinde yaz tatillerinde farklı şehirleri keşfetme fırsatını çocukluğumdan bu yana buldum. 8. Sınıftayken öğretmenlerimle okul gezisiyle gelmiştim ilk kez Çanakkale ye. Çocukluk işte, aklımda arkadaşlarla kaldığımız havuz ve deniz manzaralı oda ve tırmandığımız birkaç tepe ve manzara tepesinden başka birşey kalmamış o zamandan bu zamana. Lise döneminden kalma coğrafya bilgilerim de bana Çanakkale yi ticaret yollarının ötesinde ve berisinde kaldığı için fazla gelişememiş bir şehir olarak hatırlatırdı. 
Aradan yıllar geçti tabii, değişmeden kalması imkansızdı ve benim bilgilerimin doğruluğu da şüphe edilebilecek kadar eski ve farklı bakış açıları barındırıyordu. O yüzden ön bilgilerimi resetleyerek adım attım en az 2,3 yıl yaşayacağım bu şehire.   
Akşam güneş batmak üzereydi şehre ilk adımımı attığımızda. Hep ufku gördüğüm karadenizden sonra karayı yarıp da geçen boğazın görüntüsü kırmızılaşan güneşin altında fotoğraflamaya değerdi. Düşünün ki bu manzara benim 7 ya da 8 saatlik yolculuğun üzerimde bıraktığı yorgunluğa rağmen hala ilgiyle bakmamı sağlayabilecek bir manzaraydı. İstanbul un şehir gürültüsünden, kalabalığından, bina yığınlarından ve kirlilikten arınmış hali gibiydi. 
Aradan birkaç gün geçene kadar evimi yerleştirme telaşında olduğum için fazla gezemedim ilk izlenimimde farklı bir yere koyduğum bı sevimli şehri. O zaman aralığında da şehrin ruhu beni ve ruhumu doyurmaya devam etti her an. İşin gücün telaşında durmadan koştururken bizlere yardımcı olan, güleryüzleriyle yorgunluğumuzu unutturan güzel insanlarla tanıştıkça ruhum da bu şehirde yaşamanın tadına varmaya başladı. Her ilk heyecanlıdır ama biraz da korku vericidir ya işte o korkuyu daha ilk günden unutturan sevimli bir şehir olarak hafızalarımıza kazındı. Sonraki günlerde de fırsatını buldukça keşfe çıktık hem caddelerini sokaklarını tanımak için hem de tarih kitaplarına hala konu olan cezbedici yerlerini öğrenmek için. 
Geleli 10 günü geçti ve biz artık amatör bir Çanakkale fanatiği olduk. Daha önce gelmemişlere, niyeti olup da bir türlü fırsat bulamayanlara ellerini çabuk tutmalarını dileriz. Ki bu şehri görmeden can veren bir Türk ün dünyadan göçmesi öbür tarafa eksik gitmesi demektir bizce tabi tabiri caizse..





Hiç yorum yok: