Neler mi değişti son günlerde;
Kendince konuşmak, en büyük mutluluğu oldu. Bir de bunu yüzümüze baka baka yaptığında verdiğimiz tepkilerden haz alması ve tebessüm etmesi de eklendi.
İstediğine ulaşamadığında hırçınlaşmak, garip seslerle sinirlendiğini dile getirmeye çalışmak eklendi.
Yürüme çabaları arttı. Başaramadığı anlarda üzülmek, vazgeçer gibi görünmek, aradan geçen bir kaç dakikadan sonra yeniden cesaretlenip tekrardan denemek başladı.
Koltuk tepelerine tırmanmak, tırmandığında da muhakkak etrafa bakarak başardığını onaylayan cümleler beklemek ister oldu.
Oyuncaklar bizim yerimizi ufak ufak almaya başladı. Sanırım hayal gücü geliştikçe kendi yaratıcılığını kullanarak oyun geliştirmek hoşuna gitmeye başladı.
Annenin yeri doldurulamaz bir konuma geldi. Ben olmadan çoğu zaman hareket bile etmez oldu. Elimi sıkıca kavradı mı bırakmak, kendi istemedikçe imkansız oldu.
Özlemek duygusu belirginleşti. Bizi karşısında gördüğünde kucağımıza atlaması, etrafındakileri, öğrendiği nesneleri gösterme isteği bu özlemini bastırma çabası oldu. Bazen de özlemi kine dönüştü. Neden onu bıraktığımızı gösterir gibi oldu belli belirsiz. O böyle olunca biz de daha bir telaşlı olduk. Özlemini gidermek adına, akşamları daha kaliteli zamanlar geçirmek adına yaratıcı oyunlar aramaya koyulduk. Karşımıza alıp konuşmalara başladık. Etrafta ne varsa gösterir olduk. Bizi anladığını da anladık. Biz konuştukça sohbetimize ortak olmak istediğini fark ettik. O nu yalnız bırakarak oda değiştirmenin bile imkansız olabileceğini, yoksa yersiz çığlıklarına maruz kalabileceğimizi fark eder olduk.
Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Çocuklar büyüdükçe sorumluluk artar derler ya çok doğru tespit..
Etiketler
- 1 yaş etkinlikler (20)
- 2 yaş etkinlikler (19)
- BEBEĞİM BÜYÜRKEN (87)
- EK BESİNLER (10)
- Etkinliklerimiz (42)
- ETKİNLİKLERİMİZ (40)
- HAYATTAN ESİNTİLER (35)
- HOBİLERİM (3)
29 Ekim 2013 Salı
28 Ekim 2013 Pazartesi
Barbaros ' un 1. Yaş Günü
Canım oğlumun 1. yaş gününü geride bıraktık güzel anılarla. Bir ay öncesinden tasarlama aşamasıyla da olsa başlayan hazırlık evresi sanki dün gibi aklımda. Acaba nasıl bir organizasyon düzenlesem, evde mi dışarıda bir mekanda mı; aile arası mı yoksa eş dost arkadaşların da katılımıyla geçecek bir parti tadında mı derken yakınlarımızın da fikirlerini alarak bu doğum gününün aile arasında düzenlenen mütevazi bir doğum günü seremonisiyle süslenmesinde karar kıldık. Miniğimiz henüz doğum günü çocuğu olduğunun bilincinde olamayacağı için, ayrıca da kalabalık bir ortamın onun hassas düzenini bozma ihtimali olduğu için evde yapılan küçük bir organizasyon en ideali oldu.
Hatırımda kalan ne varsa o gün ve hazırlık aşamalarıyla ilgili olarak, paylaşmak istiyorum sizlerle. Belki aynı durumda olduğunuz günler gelir ve iki satır yazdığım işinize yarar.
Ohalde şöyle başlayalım:
Gün yaklaştıkça hazırlık sürecini somutlaştırmaya başladım. Aklımda hep kendi elimden gelenlerle günü ölümsüzleştirmek fikri vardı. Bazı blogcu arkadaşlarımın da fikirlerini alarak ev düzenlemesini ona göre yaptım. Bu konuda eşimden de arada destek aldım.
Doğum günlerinin kaçınılmaz ögesi balonlarla doldurduk salonu, odaları. Barbaros ' un en çok hoşuna gidebileceği oyuncaklardan biridir balonlar. Yumuşturmak, peşi sıra emeklemek bir nevi hobidir oğlum için:)
Bir kaç gün evvel oğlumun kumaş ve tahta birleşimi oyuncak sepeti kırılmıştı sürekli ters düz etmesinden ötürü. Ben de kırılsa bile bir türlü atmaya kıyamamıştım belki işime yarar bir parçası olur diye. Öyle de oldu. Kumaş kısmını kesince ortaya çıkan tahta parçasını günü ölümsüzleştirecek fotoğraf çerçevesi olarak kullandık. Önce bir güzel boyadık. Üst tarafına da kartona yazdığımız ' 1 yaş hatırası ' yazısını yapıştırdık.
Misafirlerimizi kapıda karşılayan kapı süsümüzü de bir gün öncesinden karaladık. Balonlarla da süsledik.
'İyi ki Doğdun' klişe yazısı olmadan doğum günü olur mu hiç:) Onu da bir kaç gün öncesinden eşimle beraber oğlumuzun uyku saati sırasında hazırlamıştık.
Sıra geldi yiyecek içecek hazırlıklarına. Öncelikle pasta siparişini Ereğli nin lezzetli pastalarıyla ünlü pastanesine verdik. Özel pasta siparişi de zor işmiş. Kafamda hiç bir plan yokken oradaki çalışanlardan biriyle beraber karar verdik yıldız şeklinde bir pasta olmasına. Sağ olsun, tavsiyesi üzerine şeker hamuru ile kaplı pastalardan tercih etmedik. Sırf görüntüsü için alınan bir pasta olmasın dedi kendileri. İçerik çok daha önemli böyle bir gün için. Şeker hamurunun boyalı hamuru hiç de lezzetli gelmeyecekti misafirlere ki keza öyle oldu. Pastamızın etrafına süsleme amacıyla bir kaç figür tasarlamıştık şeker hamurundan. Pek tadını beğenen çıkmadı.
Pasta haricinde anneanne ve babaannemiz sağ olsunlar, marifetli elleriyle bizlere dolmalar sardılar, börekler açtılar. Kısırlar, kurabiyeler, poğaçalar hazırladılar. Masamızı bir güzel donattılar. Ev sahibesi ben ise misafirlerin gelmesine ramak kala kek ve kurabiyelerimi yetiştirerek çeşitlerine çeşit katabildim. Her biri birbirinden lezzetli tatları için annelerimi buradan da kucaklıyorum.
Kurabiyeler benden :)
Özel 1 yaş kurabiyeleri de benden :)
Benim ellerimden muffin kekler, süslemesi de benden :)
Annemin tırtıl kurabiyeleri
Hepsinin fotoğrafını tek tek çekmek fırsatım olmadı. Ama tariflerini diğer bloğumda kesinlikle paylaşmak istiyorum.
Saat 6 gibi pastamızın mumunu üfledik ve bir haftadır oğlumun kulağına aşina etmeyi başardığım ''İyi ki doğdun Barbaros'' şarkısı eşliğinde alkışlarla oğlumu neşelendirdik. Sonra da güzel sohbetler eşliğinde geceyi sonlandırdık. Oğlumuz misafirlerin gelişini fırsat bilerek uzun süre uyumamakta dirense de saat 22.30 gibi uykuya yenik düştü. Tüm geniş ailesini yanında bulunca tabi uyku gözüne görünmez oldu.
Bizlere bu güzel günümüzde katılımlarıyla eşlik eden canlarımıza buradan da yine çok çok teşekkürler. Sizleri çok seviyoruz..
İşte o günden bir kaç güzel kare..
11 Ekim 2013 Cuma
353 gün geçti...
Sen geleli aramıza tam 353 gün oldu. Her günü ayrı heyecanlı ve dolu dolu yaşadık.
Doğdun bir şaşkınlıktır, acemiliktir bilemedik nasıl kucaklayacağız, besleyeceğiz, uyutacağız. Ağladın nasıl susturacağız.. Sorduk büyüklere, koştuk en ufak durumunda hastanelere.. Yine de bitmedi telaşımız.
Günü geldi gaz problemi başladı, sen ağladıkça biz de ağladık. Geceler gündüzler birbirine karıştı. Uykuyu dakikalara sığdırır olduk.
Günü geldi o geçti bu kez de ek gıda döneminin zorlu günleri başladı. Mutfak bir laboratuvar, biz de birer laborant gibi denedik durduk sevdiğin sevebileceğin ne varsa. Kimisini yedin, kimisini ağzına aldığın gibi püskürttün. Yılmadan verdik ek gıda dediklerini. Kusura bakma ağlasan da verdik. Yeter ki vitamin alsın, sağlıklı büyüsün dedik. Belki de yanlış ettik, bunu gelecekte göreceğiz ama mantalitemiz gereği ''Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.'' demiş ya atalarımız ona istinaden içimiz hala rahat. Öyle ki hala bazen zorluyoruz vitaminlerin alfabesiyle dolsun bedenin diyerekten.
Sonra bir ara diş sancılarımız başladı, ağzından akan salyalarla evdeki orta boy leğenimiz garanti dolardı. Ne acı verici bir durummuş ki bu diş çıkarma süreci senin diş etleri çatlayana kadar biz de göbek çatlattık. Derken alttan üstten görünmeye başladılar ya minicik dişler daha bir sevimli gülmeye başladın, yalnız bize değil ele güne de. Olgunlaşmanın işareti sayılırmış ya dişler sen de öyle oldun, baktın anlamlı anlamlı. Anlatmaya başladın her istediğini jestlerinle, kendine ait dilinle.
Evdeki her şey sana ait olmaya başladı sonra. Neye elini uzatsan elde etmek istedin. Ağzına sokmak, yerden yere vurmak da en büyük zevk oldu senin için. Bir kaç eşyamız, buna televizyonumuz da dahil, sayende arızalandı arızalanacaklar.
Önce poponu kaldırma hareketin belirdi. Ardından dizlerine güç geldi ve başladın evin her köşesine emekleyerek ulaşmaya. Sonraları baktın ki olmuyor, kollar da bir yere kadar dayanıyor, ayakları daha işlevsel hale getirmen gerektiğinin farkına vardın. Ufak ufak tutunarak yürüme alıştırmaları filan bayağı sardı seni. İşte bu gün de ilk defa ellerinden hiç destek almadan ilk adımını attın. Ne mutlu sana. Zaferini kutladın bizlere aydınlanan gözlerle bakarak. Başarmış olmanın hazzına vardın.
Aklıma şimdi bu saatte çok bir şey gelmiyor bebeğim ama bu 353 günü dolu dolu geçirdin. En hızlı gelişim sürecindesin ve her aşamayı başarıyla tamamladın. Tam 12 gün sonra da yaşına gireceksin Allah ın izniyle. Belki sana çoğunlukla yaşadığın sıkıntılarını, sıkıntılarımızı anlatmışım gibi gelmiştir bilemiyorum ama bizim için her anın ağlasan da gülsen de muhteşemdi. İlklerine şahit olmak, nefes alışını,her şeye bedel. Şimdi mışıl mışıl uyurken sen, içimden geldi kalkıp sıcacık seni koklayacağım, kokunu ta en derinlerime çekeceğim...Canım bebeğim..
Doğdun bir şaşkınlıktır, acemiliktir bilemedik nasıl kucaklayacağız, besleyeceğiz, uyutacağız. Ağladın nasıl susturacağız.. Sorduk büyüklere, koştuk en ufak durumunda hastanelere.. Yine de bitmedi telaşımız.
Günü geldi gaz problemi başladı, sen ağladıkça biz de ağladık. Geceler gündüzler birbirine karıştı. Uykuyu dakikalara sığdırır olduk.
Günü geldi o geçti bu kez de ek gıda döneminin zorlu günleri başladı. Mutfak bir laboratuvar, biz de birer laborant gibi denedik durduk sevdiğin sevebileceğin ne varsa. Kimisini yedin, kimisini ağzına aldığın gibi püskürttün. Yılmadan verdik ek gıda dediklerini. Kusura bakma ağlasan da verdik. Yeter ki vitamin alsın, sağlıklı büyüsün dedik. Belki de yanlış ettik, bunu gelecekte göreceğiz ama mantalitemiz gereği ''Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.'' demiş ya atalarımız ona istinaden içimiz hala rahat. Öyle ki hala bazen zorluyoruz vitaminlerin alfabesiyle dolsun bedenin diyerekten.
Sonra bir ara diş sancılarımız başladı, ağzından akan salyalarla evdeki orta boy leğenimiz garanti dolardı. Ne acı verici bir durummuş ki bu diş çıkarma süreci senin diş etleri çatlayana kadar biz de göbek çatlattık. Derken alttan üstten görünmeye başladılar ya minicik dişler daha bir sevimli gülmeye başladın, yalnız bize değil ele güne de. Olgunlaşmanın işareti sayılırmış ya dişler sen de öyle oldun, baktın anlamlı anlamlı. Anlatmaya başladın her istediğini jestlerinle, kendine ait dilinle.
Evdeki her şey sana ait olmaya başladı sonra. Neye elini uzatsan elde etmek istedin. Ağzına sokmak, yerden yere vurmak da en büyük zevk oldu senin için. Bir kaç eşyamız, buna televizyonumuz da dahil, sayende arızalandı arızalanacaklar.
Önce poponu kaldırma hareketin belirdi. Ardından dizlerine güç geldi ve başladın evin her köşesine emekleyerek ulaşmaya. Sonraları baktın ki olmuyor, kollar da bir yere kadar dayanıyor, ayakları daha işlevsel hale getirmen gerektiğinin farkına vardın. Ufak ufak tutunarak yürüme alıştırmaları filan bayağı sardı seni. İşte bu gün de ilk defa ellerinden hiç destek almadan ilk adımını attın. Ne mutlu sana. Zaferini kutladın bizlere aydınlanan gözlerle bakarak. Başarmış olmanın hazzına vardın.
Aklıma şimdi bu saatte çok bir şey gelmiyor bebeğim ama bu 353 günü dolu dolu geçirdin. En hızlı gelişim sürecindesin ve her aşamayı başarıyla tamamladın. Tam 12 gün sonra da yaşına gireceksin Allah ın izniyle. Belki sana çoğunlukla yaşadığın sıkıntılarını, sıkıntılarımızı anlatmışım gibi gelmiştir bilemiyorum ama bizim için her anın ağlasan da gülsen de muhteşemdi. İlklerine şahit olmak, nefes alışını,her şeye bedel. Şimdi mışıl mışıl uyurken sen, içimden geldi kalkıp sıcacık seni koklayacağım, kokunu ta en derinlerime çekeceğim...Canım bebeğim..
Boyalandık :)
Uzun zamandır paylaşamasak da özellikle de son günlerde sık sık etkinlik yapar olduk oğluşla. Beraber geçirdiğimiz sınırlı zamanı verimli geçirmek adına uyuduğu zamanlarda arayış içindeyim sürekli. Neyse ki ^ Pinterest ^var. Sayesinde çeşit çeşit oyunları bir arada buluyorum. Tavsiye ederim, her yaşa, herkese özel etkinlikler mevcut. Etkinliklerle de sınırlı değil. Moda, eğitim, kadın, sağlık, spor vs.. ne ararsanız var. Bu kadar reklam yeter deyip bugünkü etkinliğimizi anlatmaya geçiyorum:
Bugün farklı cisimlere dokunmaya cesaretlendirmekti amacım Barbaros 'u. Bazen cisimlere dokunmakta tereddüt ediyordu. Artık dokusundan olsa gerek ürküyordu. Yanındayken kendim bizzat dokunsam bile. Bugün oyunla, özel hazırlıklarla onun dokunma duyusunu harekete geçirmekti amacım. Ne kadar başarılı oldum... Orası muamma hala. Ama olsun eğlenceli dakikalar geçirdik beraber. Bu da yeterli sanırım.
Parmak boyalarımız uzun zamandır kullanılmayı bekliyorlardı. Onları alıp etkinlik alanımıza getirdik beraber. Sonra kendimizi etkinliğe hazırladık uygun giyinip kuşanarak. Eskiyen kıyafetlerimizi giydik ki iyi ki de öyle yapmışız. Boyandık baştan sona. Neyse başladık önümüzdeki kağıtları boyamaya. Elini henüz çok etkin olarak kullanamadığı için bu tarz etkinliklerde , genellikle dokunmakla yetindi boyalara. Dokundu, tırnakladı, bazen de yüzümüzü boyadı. Bir ara elini yüzüne götürdü, o arada ağzına tuhaf tadı geldi boyanın. Beğenmedi. Her şeyi ağzına koyamayacağını anlamış oldu.
Bir yarım saat oturduğu yerden kalkmadan oynadı Barbaros. Sağımız solumuz boyalara bulandı. Artık anneyi stresi basmıştı ki oyuna son verildi. Sırada banyo sefası vardı tabi. Küvet dolduruldu. Ee boyalar ancak suda parmaklar buruşana kadar kalınca çıkardı :) Suda çırpınıldı, coşuldu. Çıkmak istenmedi. Biraz ağlaya sızlaya oldu veda ediş banyoya. Giyinmek ise kabustu. Çığlıklar yine yan, alt, üst komşular tarafında duyuldu.
Derken mutlu son. Camdan bakıp yoldan geçenlere el sallamak fikri cazip geldi. Sustu. Güldü.Eğlendi. Mutlu akşamına devam etti.
İşte bu fotoğraflar da bizim mutluluğumuzun resimleri :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)