30 Mayıs 2013 Perşembe

Hobili Günlere Devam

       Mayıs ayı anneler günü nedeniyle sevdiğim aylar ön içinde önde gelir. Anne olmadan önce de severdim yanlış anlaşılmasın. Annelerin gözümde herzaman özel bir yeri olmuştur. Canım annem gibi fedakar, cefakar, candan bir anne tarafından büyütülüp de bunu düşünmemek imkansız olurdu zaten.

       Anneler günü vesilesiyle sevgili kayınvalideme de özel bir hediye tasarlamak istedim. Hobilerimin beğeni toplaması da bu yönde bir hediye tasarlamam da yardımcı oldu tabi. Hobi Dünyası adlı dükkana uğrayıp bir süre düşündükten sonra yine akrilik boya ile kaftan çalışması yapmaya karar verdim.

      Kaftandan seramiğimi alıp önce kırık beyaz tonla temelini attım. Ardından üzerine haki yeşiline benzer tonda boyasını attım. Üzerine de seçtiğim süslemeleri yapıştırdım. Kaftana süsleme olarak da Osmanlı Tuğrasını uygun gördüm. Benim göz zevkime fazlasıyla hitap etti. Boş zamanımı dolu dolu değerlendirmiş oldukça da keyif almış oldum. Bu da zaten çalışmalarımı yapmamdaki en temel noktam oldu. E tabi el emeği hediyemi sunmak da ayrı bir keyif verdi.


29 Mayıs 2013 Çarşamba

Anne olunca daha iyi bir ogretmen oldum


      Şimdi artık yalnızca öğrenci değiller gözümde. Derse girdiğimde amacım hemen derse başlayıp konuyu yıllık plan ne diyorsa ona uygun olarak zamanında işleyip bitirebilmek olmuyor. Önce şöyle bir bakıyorum sınıfımın ruh hali nasıl. Dersimi dinleyecek enerjiye sahipler mi? Değillerse neden değiller? Derse hazır hale gelebilmeleri için neler yapabilirim? Hangi komik fıkrayı anlatsam, hangi öğrencime ufak bir iki espri yapsam da çoğunun yüzüne tebessüm gelse. Kafamda çeşitli alternatifler üretiyorum her farklı sınıfa girdiğimde. Her sınıf farklı olduğu gibi her çocuk da farklı. Biri A  yı isterken diğeri B olsun istiyor. Hepsini ortak amaç çerçevesinde buluşturmak da zor.
      Bazen ders bile anlatmıyorum an uygun değilse. Anlıyorum ki anlatsam da fayda etmeyecek. Birkaç kişi hariç çoğu boş gözlerle bakacak. Sohbete başlıyorum. Oradan buradan ne varsa. En çok onların sevdiği şeylerden. Futbol da oluyor konumuz, Justin Bieber de:) Ne varsa gündem de işte. Böyle olunca o kadar çok şey buluyorlar ki konuşacak, hepsinin dikkati bana odaklanıyor. Enerjileri artıyor. Bakıyorum ki gözler çakmak çakmak olmuş, alttan alttan derse başlıyorum. Çok da eğleniyorlar böyle olunca. Arada espri arada matematik. Nasıl da alakalılar birbirleriyle değil mi :)  (Tıpkı kendi bebeğimi keyiflendirmek için yaptığım gibi, önce elimde sevdiği oyuncaklar sonra da pek sevmediği mama. Farkında olmadan neşelenince mamayı midesine indiriyoruz. )
     O gün ödevler yapılmamışsa neden yapılmamış? Tembellik mi etmiş, yoksa ödev zor mu gelmiş? Yoksa evde ödev yapacak ortam mı bulamamış vs... o kadar çok soruyla cebelleşiyorum ki, sorularıma cevap bulmadan yargılamıyorum hiçbirini. Nasihat etmek yerine deneyimlerimi paylaşıyorum. Sınıfın ortasında kızmak yerine tenefüste kenara çekiyorum. Ders sırasında ilgisiz kalanlara, dersimi dikkatle dinlemeyenlere de hemen tepki vermiyorum. Acaba neden böyle bu çocuk, neden ilgisiz, derse karşı mı bana karşı mı bu hareketleri diye sorgulamadan geçmiyorum hiç bir anı. Çünkü biliyorum. O da bir annenin evladı. Benim ağzımdan çıkacak her bir sözün onda etki bırakacağı kesin. Nasıl kendi oğluma minicik olmasına rağmen kaşlarımı çatarken bile dikkat ediyorsam o çocuk da her hareketimden bir çıkarım yapacak ve bu onun bana karşı, o derse karşı ya da tüm derslere karşı ilgisini etkileyecek.
      Hangi anne çocuğunun bir başkası tarafından incitilmesine göz yumar ki, üzülmez ki.   O çocuk için kim bilir ne hayaller kuruyorlar evde ailecek. Bu hayallerin gerçekleşmesine farkında olmadan bile olsa engel olmak bir anne olarak üzer beni en çok.
      Anne olmak sanırım biraz da çok ince eleyip çok sık dokumak demek oldu benim için. Detayları asla atlamamak oldu her yerde. İyi mi oldu bilmiyorum benim için, ha şu yönden iyi oldu, zihnim sürekli uyanık, bu da beni dinç tutuyor. Hayatımı olumsuz etkileyen bir yanı da yok.
  Çok yazdım yine. Hadi bitirelim artık. Güzel bir iç dökmenin ardından ne diyoruz, çok şükür Yarabbim sana..

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Yeni Oyuncaklarımız

       Eee insanoğlu her yaşta aynı vesselam, bir şey sürekli önüne sunuldu mu hop hevesi geçiveriyor. Hemen daha farklısını daha yenisini arama merakı başlıyor. Buna 6 ayını yeni doldurmuş bebeğim de dahil. Doğduğundan beri türlü oyuncaklar alıyorum ilgisini çekmek için. Gürültülü sesler çıkarsın, uyarsın, kimi zaman uykusunu getirsin ya da el göz koordinasyonunu sağlamasına katkısı olsun diye. Bu aralar neredeyse hiçbirini gözü görmüyor. Onların yerini mutfakta kaşıklar, çatallar, tencere kapakları vs. , kendi odasında resim çerçeveleri, dolap kapakları, çocuk bezi paketleri, dönence başlığı ve masa saati, yatak odasında ise annenin makyaj malzemeleri, takılar, storların açacakları, pencere kolları vs. aldı. Ha bir de mutfaktaki ekmek yapma makinesi, hatta en favori oyuncağımız bu diyebilirim. Onun önüne geçip dokunmanın hazzını hiç bir oyuncaktan almıyor bizimkisi.

      Hangisini istiyorsa kollarını o yöne uzatması ve kendince seslerle vurgulaması yetiyor. Uzanmasında sakınca bulmadığım şeyleri önüne sunuyorum. Zararı olabileceklere uzanmak istediğinde artık HAYIR kelimesi eşliğinde jest mimiklerle ve işaret parmağımı sallayarak dokunamayacağını anlatıyorum. Bu dönemlerde istediği herşeye ulaşamayacağını öğrenmesinin gerektiğini düşünüyorum.

24 Mayıs 2013 Cuma

Barbaros Zonguldak Sahilinde Gezmelerde

     Yine bir hafta sonu Zonguldak kaçamağımızı yaptık ve noktaladık ana- oğul. Dolu dolu 3 gün geçirdik her zamanki gibi. Güldük, oynadık, ağladık, oynadık, gezdik, dolaştık. Çok çok sevildik. Sevilmeye doyduk, şımardık. Anneannenin mahallesinde dolandık, dedeyle sahillerde dolandık, avm yi fethettik.

      Geceleri uyuyamadık, yatağımızı aradık. Saat başı kalkarak ev halkını seferber ettik. Anneanneyle dedenin yatağına el koyduk. Mamamızı yemek istemedik, inatla ağladık, sızladık. Dayımızın yeni evini gördük.

      Kısacası her yönüyle dolu dolu 3 günü noktalayıp evimize geri döndük.  Bir daha ki sefere artık yeni maceralar için yine gideceğiz. Dede ve anneanne bekleyin bizi. Dayıcığımızın düğününde yine oradayız.
      Bizi özleyin...





22 Mayıs 2013 Çarşamba

Annenin Hobi Çalışmaları

     Anne yine boş dakikalarını değerlendiriyor. Bu kez salonum için ufak bir dekorasyon çalışması yaptım. Evin hangi odasında çok emeğim varsa o odaya daha sıcak bakıyorum, oradan çıkmak istemiyorum. Gerçi evde her oda evin hanımı kimse onun izlerini muhakkak taşır ama benim kendimden renkler verdiğim odalarım içimi ısıtıyor, enerjimi artırıyor. Bu enerji de dolayısıyla da eşime ve bebeğime yansıyor, evime gelen misafirlerime yansıyor. 

İşte biricik eserim: Seramik üzeri akrilik boya + yapıştırma çalışmalı vazo


15 Mayıs 2013 Çarşamba

Uyku Düzeni Çalışmaları

 VARAN 1

      Sosyal paylaşım sitelerinin, blogların hayatımızın bir parçası olduğu yadsınamaz.  Aklımızda ufacık bir soru işareti kalmadan her sorumuza cevap bulabiliyoruz. Benim bu aralar en büyük sorunum oğlumu uyutma yöntemimdi. Doğduğu ilk günden beri gazlı bir bebek olduğu için ağlama krizlerinin başladığı anlarda çare olarak uyutabilmek veya sakinleştirebilmek için türlü yöntemler denemiştik. Bu yöntemlerden biri de örtünün içine koyup ( hamak gibi) sallamaktı. Tabi bu yöntem bizim miniğin çok hoşuna gittiği için, belli zaman sonra sallanmadan uyumaz oldu. Her gelen belli zamandan sonra vazgeçeceğini söylemişti. Fakat 7. ayımız dolmak üzere ve bizimki hala zevkle örtünün içine yatıyor ve sallanmayı bekliyor. Yoksa uyumuyor. Gerçi artık di' li geçmiş zaman kullanayım. Dün akşam bir internet sitesinde benimle aynı dertten muzdarip bir annenin bebeğine uyguladığı yöntemi okudum ve aynen uyguladım. İlk gün için uyutma sürem 40 dk yı bulsa da sonuç olumlu oldu. Oğlum ağlamadan, kızmadan yüzüme baka baka beşiğinde uykuya daldı. On benim için dünyalara bedeldi.

      Çalışmalarım bugün de diğer günlerde de istikrarlı bir şekilde devam edecek. Bir hafta ya da en fazla 10 günde bu yeni düzene alışacağını umuyorum.

     Yöntemi ise oğluma uyku düzenini kesin olarak kazandırdığıma emin olduğum zaman paylaşacağım. Sabırsızlıkla o günün gelmesini bekliyorum.

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Hobi Edinmek İçin Anne Olmayı Bekleyecekmişim Meğer

      Anneler içinde benim gibi olanlar çok mu bilmiyorum ama benim içimde zaten ezelden beridir var olan gizil yetenekleri ortaya çıkardı sanki anne olmak. Bebeğimi kucağıma aldığım ilk günden beri kafam hep evim için, kendim için, yakınlarım için birşeyler yapmak, üretmek üzerine çalışıyor. Evde bulunan, kullanılmayan malzemeleri nasıl değerlendiririm, evimi nasıl güzelleştiririm diye düşünür oldum. Zaten yoğun geçen günlerimin, saatlerimin içine bir de bu hobiyi sıkıştırmak istedim. Bebeğim uyuduğu zamanlarda başka önemli bir işim yoksa kendimi malzemelerimin arasında yeni bir şeyler üretirken buluyorum. O anlarda zamanın nasıl geçtiğini dahi anlamıyorum. Boyuyorum, çiziyorum, kesiyorum, yapıştırıyorum...Galiba bu anlarda deşarj oluyorum. Dolu geçen günün içinde kendimi relax konumuna alacak uğraşlar içerisine giriyorum. Böylelikle varsa stresim gidiyor, daha şen bir şekilde ilgileniyorum bebişimle.
 
İşte hobi ürünlerimden ikisi ;


Kanvas Tablo Çalışması

Akrilik Boya ile Peçetelik Boyama



Gürültülü Günler

     Barbaros bu günlerde zihinsel gelişiminin doruklarında. Sürekli bizi şaşırtan hareketler yapıyor. Bazen bu benim oğlum mu dememek için zor tutuyorum kendimi. Uyanık olduğu her an etrafını keşfetme telaşıyla yaşıyor. Bacakları yürüme öncesi güçlenme çalışmaları içerisinde. Sürekli yüzüstü dönüp emeklemeye çalışıyor. Yapamayınca da poposunu kaldırıp öylece duruyor. Sıkılınca da sesiyle bizleri uyarıyor.

     Gözleri etraftaki objeleri önce bir tarıyor. Sonra ilgisini çeken objeye doğru bir meyil etme konumuna geçiyor. Ardından da kimin kucağındaysa o kişiyi hedefe doğru yöneltme çalışmalarına başlıyor. Kazara anlamadınız istediği şeyi, yandınız. Sesiyle sizi suçluyor, cezalandırıyor. Objeyi eline aldığı an da susuyor tabi. Sonrasında da gürültü faslı başlıyor. Objemiz sağa sola, öne, arkaya sallanıyor. Önündeki masa, sandalye ne varsa vuruyor da vuruyor. Keyif alıyor. Gözlerinin içi gülüyor bunları yaparken.

9 Mayıs 2013 Perşembe

Offf Çıkın Artık Dişler..

      Bir bebeğin varsa bilesin ki sorumlulukların abartısız en az bir on kat kadar artıyor .Hamilelik döneminde biraz daha farklı, onu ayrı bir başlık altında anlatmak gerek çünkü. Burada yazarsam geçiştirmiş olurum.
      Her neyse, bebeğin doğduğu an, kucağına almadan başlıyorsun düşünmeye. Doğumhanede bebeğimin doğduğunu gördüğüm an başladı benimkisi, ondan diyorum. Doğdu, şöyle bir gösterdi hemşireler, hemen giydirmek için biraz uzağıma koydular , ilk cümlem ''sağlıklı mı, yani fiziksel olarak tam mı her şeyi? '' oldu. Hemşirelerin aralarında geçen konuşmalara kulak kabarttım hemen. Ağlamadığını söylüyordu biri, diğeri şaşırmış gibiydi sanki, bilmiyorum bana mı öyle geldi. Hemen atılıp sordum neden ağlamadığını. Arada bazı bebeklerde olurmuş böyle, normalmiş. Gün içinde ağlayacağını söyleyip avutmuşlardı beni.
      Sonraki zamanlarda da gelişim dönemine göre farklı telaşlarla yaşıyor insan. Yeni doğan dönemi boyunca yeni hayata uyum sağlamak için huysuzlanıyor. 2., 3. 4. aylarda çoğu bebekte olan gaz problemi başlıyor. Bebeğinizin bağırsaklarının düzenli çalışmaya alışması zaman alıyor. O arada bebeğiniz ne sağlıklı uyku uyuyabiliyor, ne de uyanıkken hayattan keyif alıyor. Durmadan karnına giren ağrılar onu huysuz, keyifsiz bir bebek haline getiriyor. Önüne ne getirseniz, ne ile mutlu etmeye çalışsanız fayda etmiyor. 6. ve 7. aylarda tam artık gaz probleminiz bitti diye düşünürken karşınıza bir de diş çıkarma problemi çıkıyor. Elleri sürekli ağzında, salyalar çenesinden önlüğünü oradan da tişörtünü ıslatırken sık sık da canının yandığını hissettiren sesler çıkartıyor. Canı yanıyor, bunu da hareketleriyle sizlere hissettiriyor. Ne oturmak istiyor, ne kucakta durmak istiyor, ne de uyumak istiyor. Neyse ki böyle durumlarda siz çaresiz annelere çareler arayan araştırmacı bilim adamları var. Bebeğinizin dişlerinin ağrısını azaltacak jeller, komplikasyonlar hazırlıyorlar , bebeğiniz bir nebze de olsa rahatlıyor.
    Benim miniğim bu aralar dişlerinden dolayı sıkıntı çekmekte. Gelecekte neler göreceğiz bilemiyorum ama şimdilerde tek isteğim bir an önce dişlerinin damaklarının derinlerinden patlayıp çıkması, gözlerinin daha bir keyifle bakması...

3 Mayıs 2013 Cuma

SalatalıK Yerken Alınan Haz Paha Biçilmez:))

Barbaros geçtiğimiz pazar günü çekirdek ailecek ettiğimiz kahvaltımızın bir üyesiydi. Neden böyle diyorum: Çünkü genelde kahvaltı saatlerinde kucakta gezme isteği ağır basar ve kolay kolay mama sandalyesinde oturmak istemez. Bu pazar maşallah diyeyim keyfi yerindeydi ve kahvaltımız bitene kadar ( hatta ben sofrayı kaldırıncaya kadar ) sandalyesinde oturup bizi seyretti. Ek gıda döneminde bebeklerin yemek masasını seyredip yiyenleri seyretmesi hevese gelmeleri için yararlı oluyormuş. Bizimkinin üzerinde deneyimlemiş olduk. Bizleri ve yediklerimizi sürekli takip etti. Ağzına layık kahvaltı mamulü bulamadı. Salatalığı denemek maksadıyla önüne koydum. Her şeyi olduğu gibi onu da direk ağzına götürdü ve büyük bir zevkle yumuşak yerlerini yedi. Öyle bir hale büründü ki gözü etraftaki hiçbir şeyi görmedi salatalıktan başka. Kabuk kısmı sert olduğu için diş etlerinin kaşıntısına iyi geldi.  Uzunca bir süre oyalandı.
Ardından bir süre de ekmeği kemirdi bizimki. Onun da yumuşak kısımlarını severek yedi.
Dediğim gibi tüm bunları aslında bir türlü çıkmak bilmeyen dişleri için yaptı. 
Tüm bu hareketleriyle biraz daha büyüdüğünü babasına ve bana göstermiş oldu. Mutluluktan coşturdu:))
                                                    Çok mu çok meşgulüz :)

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Barbaros Parkta..

Barbaros son günlerde yoğun bir değişim içerisinde. ( dilimi ısırayım, maşallahlar diyim de arkası gelsin ) Bugün tatilin tadını çıkarmakta  eşlik etti bize. Sabah kahvaltıdan sonra dışarı çıktık çekirdek ailecek. Önce alışveriş merkezi turu yaptık beraber. Oyuncakçıları gezdik. Alışveriş yaptık. Ardından da güneşli günden istifade etmek için sahile attık kendimizi. Hep heves etmişimdir oğlumu parklara götürmeyi. Bugün ucundan da olsa tadına bakmış olduk. Pek oturmayı sevmeyen oğluş da sallanmaktan oldukça keyif aldı. Hafif esen rüzgarın sağlığımızı bozma riskini göze alsam kaydıraktan da kaydırırdım oyuncu oğlumu fakat rüzgar bacaklarını serinletmeye başlayınca oyunumuzu kestik ve evimize geldik. Mamamızı yedik ve mışıl mışıl uykulara daldık.