22 Haziran 2016 Çarşamba

Çocuk..

Canımsın çocuk..
Günümün günaydınısın, açan güneşi gibi günüme ışık katansın çocuk..
Her an elimden kayıverecek gibi sımsıkı tutarken uçurumun kenarına sırtım dönük durduğumsun çocuk...
Gülen gözüm, duyan kulağımsın çocuk..
Sen varsan dünya gözüme aydınlık, yokluğun işitmezlikten beter çocuk
Gül bahçesindeki nadide güllerin kokusunu alan burnumdaki hazsın çocuk..
Yüreğimde atan kalbin sesisin çocuk..
O ses olmasa ne yürek kalır ben de ne de beden çocuk...

10 Haziran 2016 Cuma

Ah bu anneler...

Şu detayı unutmayalım gençler.. Anneler çocuklarını yanlarındayken bile özlerler. Hoo abartma demeyin. Az önce yaşadığım duygu bu. Yanıbaşımda yanakları yastığına uygun şekil almış, gözbebekleri uykuya daldığını gösterir biçimde göz kapaklarının ardında kımıldarken, bir günü daha gece etmenin yorgunluğunda özlüyorum bebeğimi. Koşturmacanın içinde akşamı etmişiz, günün bitimine saatler kala buluşmuşuz, azıcık sarmaş dolaş olalım, oynaşalım, kıkırdayalım derken bir bakmışız ki vakit onun için uyku vakti olmuş. İki kitap okumuşuz, geyiğimizi de yapmışız. Demiş ki benimki "annecim sen de çok yoruldun, sen de yanımda yat şimdi, birlikte uyuyalım." Kıramamış anneceğzi. Uzanmış yanına. Annesi okşarken pamuktan yumuşak saçlarını, hemen de huzurla uykuya dalmış. Annesi de onu seyre dalmış.
 Sonra anne kalkmış, odadan çıkmadan fotoğraflarına bakakalmış. O fotoğrafı çekeceğim derken gözleriyle şahit olamadığı o neşe dolu gözleri kıskanmış..Yerdeki oyuncakları toplarken ısrarla dokunulmasını istemediği oyununa bakakalmış. O minik ellerin nasıl da hevesle oyun kurduğuna, bir oyuncağın bile yerinin oyundaki önemini vurgulayışına, oyunu nasıl da ciddiye alışına hayran kalmış. 
Yatağının kenarında kendi yöntemlerince istiflediği çamaşırlar ayrı bir özlem oluşturmuş bugün yine. Önceleri sadece yemek lekeleri nedeniyle yıkanan çamaşırlarının nasıl sokakta, kreşte oynarken kirlendiğine, lekelendiğine şaşırmış kalmış. 
Mutfakta tezgahtaki bulaşıklar şaşırtmış sonra da. Önceleri tezgahı görmeden kendilerini makinede bulan bulaşıklar yokmuş bi kere. Sayıca miktarları artarken , makineye girmek için sıraya girmeleri bile gerekiyormuş artık. Makineye koyduğu o minik çatalların, kaşıkların ardından bakakalmış..
  İşte en sonunda da evin annesi yastığına başını koyarken özlemle geçen bir günü daha sağlıkla noktaladığı için huzurla uykuya dalmış...