24 Ekim 2015 Cumartesi

Bize Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

Biz bugün oğlumun okulunun düzenlediği harika bir gösteri ile 29 Ekim coşkusunu uzun zamandır yaşamadığımız şekilde yaşadık. Hayatımızın rengi, canımız bitanemizin doğum gününün de bu güne denk gelmesi bizim için çok daha özel yapmıştı bugünü.  


Haftalardır oğlumun eve geldiğinde dilinde dolanan şarkılarının farkına varmadım değildi aslında. 

"Masmavi gözleri bize gülüyoooor, yüceler yücesi önderimiz var." Özellikle ağzımıza takılan replik olmuştu adeta. Gözümüzde hep bebek olan biricik yavrumun sahneye çıkabileceği, müziğin ritmine ayak uyduracağı, coşkuya kapılıp yüksek sesle şarkı söyleyeceği aklımın ucundan geçmezdi. Ben daha onu kendi kucağımda zor zaptederken spotların altında oynaması, gurubuna ayak uydurabilmesi fikri tebessüme sebep olurdu bende ve eşimde. 
Hazırlıklar yapıldıkça, davetiyemiz de elimize ulaşınca, oğlumuzdan aldığımız küçük tüyoların da etkisiyle coşkulu bir kutlamaya davet edildiğimizi hissetmeye başlamıştık. 
23 Ekim günü geldi çattı, bu güzel güne layık bir şekilde hazırlandık,salondaki yerlerimizi aldık. Az sonra ışıklar söndü ve küçük kahramanlar sırayla sahnedeki rollerini sergilemeye başladılar. Bizler karşılarında, ellerimizde fotoğraf makineleri, bu güzel anları kaydederken bir yandan da miniklerimizin başarılı performanslarını izlemenin gururunu yaşadık. 
Oğlumuz daha belki 3 yaşında ama yaşadığı bu anlamlı gün sayesinde Ata' mızı biliyor. O' nun sadece ailesi tarafından değil de herkes tarafından çok sevilen bir kahraman olduğunu biliyor. Bayrağımıza değer veriyor. Gururla sallıyor. İleride bugünleri anarken kendisiyle, ailesiyle, bu faaliyette kendisine de yer verildiği için okuluyla, öğretmenleriyle gurur duyacak. 
Bizler eşimle, oğlumuzun ilklerini yaşarken mutluluk gözyaşlarına boğulan, O nunla her anın tadını doyasıya çıkarmaya çalışan ailesi olarak daha 3 aydır ailesine dahil olduğumuz güzel kreşimizin özverili öğretmenlerine de çok teşekkür ediyoruz. Doğru seçim yaptığımızı sürekli bize hissettirdikleri için bizler ailecek hem çok huzurluyuz, hem de minnettarız. 

Bu anlamlı günden bizlere hatıra kalan fotoğraflarımız;




    Ve sahne başlasın...





Miniklerin dansı bir harika...





Ata mızın şarkısını söylerken iyi coşmuşuz..

Dinlenme anlarımız..





Program sonrası mutluluğumuz yüzümüze nasıl da güzel yansımış..


 Dilimizden düşürmediğimiz güzel öğretmenimiz Çisem Hanım. O artık ailemizin bir parçası ;)



Günün en anlamlı hediyesi bize ve çocuklarımıza..


















18 Ekim 2015 Pazar

Veee Biz de Okullu Olduk....

  

   Yazmak için geç bile kaldım. Canım , bitanecik oğlum kreşe başlayalı neredeyse bir buçuk ay olmak üzere. Alışma süreci, yerleşme süreci derken düzeni iyice oturtana kadar deneyimlerimizi paylaşmak istemedim açıkçası biraz da. Mutlu mutlu yazacağım bir yazı olsun, benim gibi çocuğunu kreşe vermek zorunda olan ailelere ümit versin, okurken yüzlerini güldürsün diye bu günleri bekledim. 
     Gelelim kreş maceramızı ilk günlerinden itibaren özetle anlatmaya. 
     İlk günler derken, biz Seymen ailesi kreş kelimesini sözlüğümüze katalı en az 3 ay olmuştur sanırım. Ereğli de canımız bakıcı teyzemizle geçen iki senenin ardından hem yeni bir şehre alışmak hem de herkesin yabancı geleceği bir okul ortamı, öğretmen ve öğrenci ortamı içerisine girmek oğlum için bir anda çok fazla yükü omuzlara yüklemek demekti. Ki biz büyükler bile yeni ortamlara ilk defa girdiğimizde bir süre adaptasyon sorunu yaşıyoruz. 
    Barbaros a kreş ya da okul kelimesini tanıtırken çok zorlanmadık aslında. Çok sevdiği çizgi film kahramanı Pepe,  bir bölümünde okula başlıyordu. Pepe nin hareketlerini taklit etmeyi çok sevdiği için kendisi de Pepe gibi çok eğleneceğini ümit ediyordu oğlum. Hatta ilk okul günümüzün sloganı 'Barbaros artık okullu oluyorrrrr' Pepe den alıntılanmıştı;) 
Evdeki etkinliklerimizde zaman zaman drama yapıyorduk. Ben öğretmen oluyordum, oğlum da öğrenci. Etkinlikler sırasında yanımızda oyuncaklardan arkadaşlarımız da oluyordu. Bu etkinlikler Barbaros un çok hoşuna gidiyordu.
Nasıl bir yere gideceğini çok merak etmeye başlamıştı bile. Çok eğlenceli bir yer ümit ediyordu. Aslında ümit ettiği gibi de oldu. Fiziksel ortamından pek bahsetmemiştik okulumuzun. Bakış açılarımız farklı olacağından bizim anlattıklarımız oğlumuzun gözünde çok fazla anlam ifade etmeyebilirdi. 
    Okulumuza ilk gün tanıma amacıyla gittik ailece. Barbaros rengarenk sınıfları, çeşit çeşit oyuncağı bir arada görünce çok mutlu olmuştu. Fakat ertesi gün kendisini bir saatliğine de olsa bizsiz orada bulunca  tabi o pırıltılı okul hiç de eğlenceli bir yer gibi görünmedi bizim küçük adama. İkinci gün 2 saat ayrı kaldık, üçüncü gün yarım gün ayrı kaldık derken sonrasında tüm gün orada yanında ebeveyni olmadan okulda arkadaş diye tanımladığımız bir kaç çocuk ve sevgi dolu da olsa yabancı öğretmenlerle başbaşa kalınca o heyecanla okula gidişini gördüğümüz ilk günün tatlı çocuğu sabahları gözleri yaşlarla dolu olarak evden ayrılmaya başladı. Kapıdan vedalaşmak zorunda kaldığımız anlar kabusa döndü. Bir hafta yoğun bir şekilde ayrılma sırası stresi yaşadık. Tabi biz olmadan okulda geçirdiği anlar sınıfındaki arkadaşlarını, öğretmenini tanıdıkça eğlenceli olmaya başladı. Etkinlik yapmayı bebekliğinden beri çok seven oğluma orada grupça yapılan oyunlar zevk vermeye başladıkça ikinci haftamız bir nebze de olsa daha sıkıntısız geçti.
    Şu sıralar bile az da olsa yaşadığımız tek sıkıntımız öğle saatlerinde uyumak zorunda kalması. Sabahları öğretmenine de eminim sürekli dile getiriyordur, uyumayı sevmiyor bizim küçük adam. Aslında uyumayı da değil de uykuya dalma sürecinde zorlandığı için uyku hazırlığını sevmiyor. Ona da alıştı zaman içinde. Sabahları erken kalktığı için kendisi istemese de öğle saatlerinde uykusu geliyor. Sonrasında da mutlu mesut etkinliklere katılıyor. 
     Akşamları kendisini okuldan almaya gittiğimde yüzünde gördüğüm ilk ifade gününün nasıl geçtiği ile ilgili net bilgiyi bana veriyor. Hiç sormadığım halde neler yaptığını evde benimle ve babasıyla paylaşması kendisini okula ait hissetmiş olduğu fikrini desteklemeye yetiyor. 
     Artı okulda öğrendiği bir çok şey de bizlere kazanım olarak geri dönüyor. 
Her çocuk gibi hatta her yetişkinin bile hafta içi özlemle beklediği haftasonu tatilini  dört gözle beklemeyi de seviyor:) tabi hangi tarih hangi gün kavramımız henüz yok fakat 'yarın tatil mi', ' yarın okula gitcek miyim' gibi klişeleşmiş cümlelerimiz var artık. 
Sonuç olarak her çocuğun bir kreş macerası oluyor çalışan anne çocuğuysa eğer. Bizimki de bu şekilde. Bu maceraya atılacak ebeveynlere önereceğimiz birkaç şey varsa eğer o da kararlı bir ebeveyn olmalarıdır. Eğer çocuğunuz kreşe başlayacaksa bunu önceden anlatmalısınız. İlk günlerde zorlanması sizi yıldırmamalı, kararlı olmalısınız. Uzmanlardan edindiğim bilgilere göre de çocuğun sosyalleşme yaşının 3 yaş ve sonrası olarak bilindiğine göre kreşe başlarken de en az bu yaş düzeyinde olmasına dikkat etmelisiniz. 
Beni teselli eden en önemli cümle de şuydu bunu da belirtip yazımı noktalamak isterim; kreşe başlayan çocukların ilk haftalarda ağlama davranışı göstermesi, kreşe gitmek istememesi, o çocuğun evde düzenli ve huzurlu bir ortamı olduğunu gösteriyormuş. O ortamdan ayrı kalmak istemediği için ilk zamanlar bocalamaları normalmiş. Ben her ağlayışında kendime bunu hatırlatmıştım ve bir nebze de olsa rahatlamıştım. 
Bu süreciyle yaşayacaklara şimdiden kolay gelsin..
Sevgiyle kalın...