23 Nisan 2015 Perşembe

Balondan Roket Atar Yapımı


Gerekli malzemeler bir adet balon, pipet, bant ve uzunca bir ip. 
Pipetin içinden ipi geçirin. Sonra da ipin iki ucunu uygun yerleri tespit ederek bağlayın. Balonu şişirin ve üstünü pipete bant ile yapıştırın. Sonra da bırakın gitsin. Roket gibi fırlasın odanın bir ucundan diğerine. Roket uçtukça çocuğunuz eğlensin." Bi daa şişir" diyen ağzı, kulaklarında olsun.








10 Nisan 2015 Cuma

Çivi Takma Oyunu



Adı "Peg Game". Çivi gibi arkası başlı çeşitli büyüklükte plastik parçaları delikli levha üzerine takma oyunu. Bu yeni oyuncağımızı biz çok sevdik. Akşamları bir arada vakit geçirdiğimiz dakikalarda oynamayı özellikle tercih ettiğimiz, dikkat ve konsantrasyonu artırdığını düşündüğüm güzel bir oyun.


Resimlerde de görüldüğü gibi küçük plastik raptiyeleri deliklere yerleştiriyoruz. Barbaros genelde rastgele yerleştirmeyi tercih etse de renklere ve büyüklüklerine göre yerleştirdiğimizde ortaya desen de çıkarabiliyoruz. 
Kutusunda 3 yaş ve üzeri çocuklar için uygun olduğu söylense de ebeveyn kontrolünde oynandığında sıkıntı yaratacağını zannetmiyorum. Biz ailecek oynuyoruz. Oğlumuz sıkıldığında hep beraber parçaları kutusuna koyup dolabımıza kaldırıyoruz. Yaratıcı ve eğitici oyuncaklar almayı tercih edenlere tavsiye edilir.



8 Nisan 2015 Çarşamba

2 yaş dönemi enstanteneleri

2 yaş dönemimiz tüm çılgınlıklarıyla devam ediyor. Bol Hayırrrr!!! lı günler yaşamaya devam ediyoruz. 
Kimi sabahlar sağımızdan kimi sabahlar solumuzdan kalkıyoruz. 
İstemediğimiz davranışa karşı burnumuzdan kulaklarımızdan dumanlar çıkarırcasına tepki veriyoruz. Kızgınlıklarımızı fiziksel şiddetle göstermeye çalışıyoruz. Ağlıyoruz, bağırıyoruz. 
Etrafımızda bizimle ilgilenen herkesten kendimize örnek davranışlar ediniyoruz. 
Annemiz hala gözümüzün bebeği. O her an yanımızda olsun istiyoruz. Dile kolay iki  yılı beraber koyun koyuna geçirdik ama hala doyamadık. Onsuz geçen saatlerde daha gergin ve agresifiz. Üzerine giydiği kıyafetten tutun da dudağına sürdüğü rujuna kadar takip ediyoruz. Anne pijamasını çıkartıp iş kıyafetlerini giymesi, aynanın karşısında yüzüne boyalar sürmesi bizim için çok can sıkıcı. Yine o özlem dolu saatler başlayacak ta ki anne saatler sonra dönene kadar. 
Onun kapıdan girişini görünce ne tepki versek şaşırıyoruz. Sevinçten havalara uçup kucağına mı atlamalı, yoksa onsuz geçen saatlerin sinirini küserek, yanına yanaşmayarak, bir küçük öpücükten bile mahrum bırakarak mı belli etmeli.
Ahh yine de dayanamıyoruz. Daha ellerini yıkamadan başlıyoruz yanında pervane olmaya. Yılmadan sıkılmadan oyun oynamalıyız saatlerce. Sarmaş dolaş   oturup tv deki çizgi filmleri izlemeliyiz. Karakterleri taklit edip gülüşmeliyiz. Sonra bu yetmemeli, kocaman yatağa geçip mıncık oynamalıyız. Anne öpmekten yorulana kadar öpmeli yüzümüzü, kolumuzu, elimizi, ayaklarımızı. Gıdıklamalı ve biz kıkırdamalıyız çatlayacakmışız gibi. Sonra yorgun düşüp girmeliyiz yorganın içine. Birazcık kitap sayfası çevirmeliyiz. Resimleri anlatmalı anne komik seslerle. Sorular sormalıyız her gün sorup da cevabını alsak da. 
İşte o zaman birazcık özlemimizi giderebiliyoruz az biraz. Her gün işe gitmemesini söylesek de , O da her gün bizim için çalışmak durumunda olduğunu söylese de işte anlamak istemiyoruz.
Kısa cümlelerle merakımızı giderme döneminin de içine yavaş yavaş giriyoruz sanırım. 
Nereye gittin annecim?
Okula oğlum
Nerdeki okula?
Hani bir gün arabayla önünden geçmiştik ya
Nasıl gittin? 
Arabayla oğlum
Hangisi?
Siyah arabamızla
...
...
Uzuyor da uzuyor bu konuşmalar. 
Laf lafı açıyor.

Annecim doktora gitmiştik
Evet bitanem
Bi daa gidelim
Hasta değilizki bitanem
Arabalar var orda, oynıycam onlarla
...
...



Hafızamız da iyice güçlenmeye başladı. Bir kaç ay önce söylenen bir sözü, gidilen bir yeri, oradaki kişileri, evimizin güzergahını hatırlıyoruz.

Babamız hala en büyük takibimiz. Bir erkek olacaksa annemizin etrafında o da biz olmalıyız. Babanın karşı koltukta da olsa bizimle aynı odada bulunması kavga sebebi. Meşhur repliğimiz tek kelimelik; gitttttttttttttt!!!!!!!  ;) bazen espri olsun diye söylesek bile babaya anne yanımızdayken tahammülümüz çok az. 
Babanın konuşması, oturuşu, yatışı, el kol hareketleri gibi gözlemlediğimiz her hareketini taklit ediyoruz itinayla. 
Çok da seviyoruz babamızı. O iş için şehir dışında bulunuyorsa günde en az 3 posta anlattırıyoruz neden gittiğini. Gelince onu nasıl karşılayacağımıza kadar konuşuyoruz.
Bu yazı böyle uzar da uzar. Aklıma geldikçe ilaveler yaparım artık. Bu kadar gevezelik yeter bu güne. Hoşçakalın..